Thursday, December 31, 2015

2015 Turkiye Izlenimleri

          Cok uzun zaman oldu Turkiye'den ayrilali. Kasim 2000'de askerden dondunkten sonra, 2 Aralik 2000'de Turkiye'den ayrilmistim. Ondan sonra da 2001 ve 2002 yillarinda birer kez, 2003 yilinda ise iki kez olmak uzere toplam dort kez Turkiye'ye ugradim. 2003 yilindan sonra da 2015 yazina kadar hic Turkiye'ye ugramadim. Bazi tanidiklarim sordu ekmegini, suyunu, yemeklerini ozlemiyor musun Turkiye'nin diye, benim cevabim hep "hayir" oldu. Neden oldugunu bilmiyorum, ama bu tip seyleri ozlememistim tam 12 sene boyunca. En iyi olasilikla kosullara cok hizli ayak uydurabildigim icin, en kotu olasilikla da umurumda olmadigi icin olabilirdi ozlemememin nedeni. Ozledigin birsey var mi diye sorulsa. Olabilir derdim. Ama sunu kesinlikle soyleyebilirim, insanin bulundugu toplumun uzun bir sure disina cikmasi, gozlerini aciyor, ve ne yalanlar, ne ninnilerle buyudugunu ortaya cikartiyor. Hatta ve hatta degisik kulturlerden gelen insanlarla okula gitmesi, calismasi, bu kultulerden gelen insanlarin nasil dusundugunu ogretiyor insana. Kendi toplumu icinde kaldiginda, ne kendi toplumu ile ilgili gercekleri gorebiliyor, ne de diger kulturden olan insanlarin ne dusundugunu tahmin edebiliyor. Bundan da kotusu, diger kulturden olan insanlarin ne dusundugunu tahmin edebildigini zannediyor. Bu yaz Turkiye'ye geldigimde bu dusuncemin dogrulugu bir kez daha kanitlandi kendimce. Ziyaretimin ozeti su oldu: Turkiye'de insanlar bir balik fanusunun icinde yasayip gidiyorlar.
          Fazla lafi uzatmadan, Turkiye ziyaretimde gozlemledigim olaylari yazmak istiyorum. Bunu yapmak istememin nedeni ise sudur: Turk Kulturu'nde, okudugunu, bildigini, dusundugunu, gordugunu vs. yazma, diger insanlarla ya da gelecek nesillerle paylasma/arsivleme bilinci ve istegi bulunmuyor. Benim Turk Kulturu'ne olan en buyuk elestirilerimden biri budur. Dogru ya da yanlis, bence insanlar akillarindan gecenleri diger insanlarla paylasmalidirlar. Okunsun ya da okunmasin. Ama yazilmalidir. Paylasilmadigi icin bilgi birikmiyor, unutuluyor, ya da cok uzun suruyor birikmesi. Tabi bunda 1941'den beri uygulanan (1931 -1941 donemi haric, ondan oncesi de dahil), egitim sisteminin bozuklugunun da etkisi cok buyuk. Bana deseler ki senden sonra gelenlere ne tavsiyede bulunursun diye, soyleyecegim tek sey "Bol bol okuyun (hatta yuksek sesle okuyun), ama bol bol da yazin"dir. Yazmak icin yazar, sair vs. olmak gerekmiyor, herkes yazmalidir. Hatta, yazmak insanin yazim icin kullandigi dili dogru ogrenip, konusmasini da duzeltiyor. Orta okulda ingilizce ogretmenim Cetin Inal hocam vardi, bana surekli kompozisyon yazdirirdi, ben de cok kizardim surekli yazi yaziyorum diye; 40 yasima geldigimde anladim neden bana surekli yazi yazdirdigini. Yazik degil mi 40 yasina kadar anlayamamis olmam?
            Ikinci paragrafda da baslayamadim esas yazmak istediklerimi yazmaya, yine evrenin gaz ve toz bulutu oldugu donemden devam ettim. Kac kelime yazmisim? Ama daha esas yazmak istediklerime baslayamamisim. Hafifden bir geyik havasi hakim su anda ruhuma heralde. Neyse dedigim gibi 2003 ile 2015 arasi Turkiye'ye hic gelmedim. Ama bu yaz uc ay icinde iki kere gelmem gerekti, ve toplamda yaklasik bir ay kaldim Turkiye'de. En basindan basliyorum hatirlayabildigim kadarini yazmaya (malum gunluk tutma gibi bir aliskanlikta verilmemis egitim sistemimiz tarafindan bana, ya da essekligimden ben ogrenmemisim. bunlari da yazmasak oldukten sonra birakabilecegimiz hic birsey kalmayacak), mumkun oldugu kadar tarihsel akisi icinde yazmaya calisacagim ki unuttugum birsey olmasin.
            Dedigim gibi iki kere gidip gelmem gerekti bu yaz. Bir defasinda Turk Hava Yollari ile, oburunde ise Lufthansa ile gidip geldim. Daha dogrusu bu iki hava yolu sirketi ile gelmek zorunda kaldim. Lufthansa'ya gicigimdir. Turk Hava Yollari'ni ise iki nedenden dolayi kullanmak istemedim, ve gelecekte de istemeyecegim. Birinci neden: Turk Hava Yollari'na verilen paranin nerelere gittigini biliyoruz ki ben bu yerlere o ya da bu sekilde parasal destekte bulunmak istemiyorum. Evet, anlayacaginiz uzere alis veris yaparken dahi, bir mal nereden geliyor, verilen para nereye gidiyor, malin kalitesi nedir gibi bilgiler benim icin onemlidir. Cok ama cok zor durumda kalmadikca, guzergahini begenmedigim para - cokomel iliskisine girmem. ikinci ama daha onemli neden ise guvenlik nedenidir. Soru calip pilot okuluna girmis, pilotluk sinavlarini soru calip gecmis pilotlarin kullandigi ucaklara acikcasi ben binmek istemem. Acil bir durumda kabin gorevlilerine ve pilotlara guvenmek isterim, ama soru calip bu gorevleri almis insanlara ne yazikki ben guvenemem. Daha da otesi, bakim denetlemesini apronda deve keserek gecmeye calisan bir ucak firmasinin ucaklarina ben guvenip binemem. Hep duyarim efendim Turk Hava Yollari daha guzel yemek servisi yapiyor diye. Kardesim, Turk Hava Yollari'nin birincil isi yemek pisirmek mi? Turk Hava Yollari'nin birincil gorevi A noktasindan B noktasina yolcularini guvenli bir sekilde transfer etmek. Ikincil gorevi ise bu trannsferi zamaninda yapmak. Yemek pisirmenin kacincil gorevi oldugunu bilemiyorum, ama siz cok isterseniz yemegi guvenlige tercih edebilirsiniz. Kabin gorevlilerinin bilgi kalitesini gostermek icin soyle bir ornek vereyim: onumde bir kisi gorevliye tam ucaga binip yerine otururken biletini gosterip birsey soyluyordu, konuyu tam anlayamadim ama koltuk ile bilet arasinda bir fark vardi. Gorevlinin cevabi ise su: "Sistem boyle yapiyor". Burada sistemle kastettigi sey biletlemeyi yapan bilgisayar yazilimi olsa gerek. Kabin gorevlisi o kadar iyi egitilmis ki sikayete konu olan olayi cozum olarak geri sikayet edene sunuyor. Biz buna takiyye diyoruz. Evet arkadas takiyye konusunda cok iyi egitilmis. Zaten agiz ve girtlak yapilari da takiyye yapan insan topluluklarina cok uygun. Ha bu arada benim gordugum tum kabin amirleri erkek; bayan kabin amiri hic gormedim. Heralde bayanlar kabin amiri olabilmek icin gerekli bilgileri ogrenebilecek donanima sahip degiller.
             Neyse sozu fazla uzatmayalim, her batidan doguya dogru olan orta menzilli ucus gibi ucus gece ucusu idi. Insanlar uyumaya calisiyordu. Orta menzilli bir ucusta bir insan uykusunu alacak kadar nasil uyuyabilir, onu da anlamiyorum, cunku o kadar zaman yok, ama insanlar uyumaya calisiyordu iste. Ucakta da 5 tane kucuk cocuk var, bunlardan bir tanesi iki yasinda. Muhtemelen bu tip bir ucusa da alisik degil, gecenin bir vakti basti yaygarayi. Karsi taraftan, kendisini goremedigim bir hanim basladi verip veristirip bogurmeye. Sozum ona cocugun babasina kiziyor niye susturmuyorsun diye. Sanarsin ozel ucakta ucuyor hanimefendi, oyle bir hava icinde. Icimden parasutle atmak geldi kadini ucaktan. Ben dedim "tamam dogru ucaktayiz, bu ucak Turkiye'ye gidiyor; cunku; ancak Turkler anirir boyle iki yasindaki aglayan cocuga".
             Indik Istanbul'a. Tabi 12 yildir Turkiye'ye ugramamis bir insan olarak ustumde Turk Lirasi yok. Havaalanindaki doviz burolarinin insanlari dudukledigini bilmeme ragmen, transfer aracina yetecek kadar para bozdurdum. Bir de ne goreyim, paralarin ustundeki Ataturk badem biyikli olmus. Ben iddia ediyorum: Ataturk'un, Turk Lirasi'nin ustundeki fotograflara benzer bir fotografi yoktur. Bu fotograflarin hepsi fotosap ile yaratilmistir. Neden boyle birsey yapildi diye sorarsaniz, yaniti sadece iki kelime: Degisim Yonetimi. Bu ve buna benzer degisim yonetimi taktikleri Turk Hukumeti tarafindan yillardir Turkiye'de uygulanmaktadir, ve acikca ifade edeyim ki cokda basarili uygulanmaktadir. Ben bu kadar basarili degisim yonetimi uygulamasini ozel sektorde bile gormedim ki yillardir ozel sektorde calisirim. Bu isin ve daha nicelerinin icinde Karl Rove ve saz arkadaslarinin olduguna da eminim.  Neyse aldim Turk Liralari'ni, dis hatlar terminalinden ic hatlar terminaline dogru gidiyorum ki birden kendimi ic hatlar terminalinin birinci guvenlik kontrolunun arkasinda buldum. Yani anlayacaginiz su: Istanbul ic hatlar terminelinde bulunan iki guvenlik kontrolunden birincisi evlere senlik. Neden? Cunku: eger dis hatlar terminaline gidip, herhangi bir guvenlik kontrolunden gecmeden ic hatlar terminaline yururseniz, ic hatlar terminalindeki birinci guvenligin arkasina cikiyorsunuz. Ikincisi: ic hatlar terminalinde ikinci guvenlik kontrolunden gecerken cantada ne kadar sivi varsa, hicbiri sorun olmadan gecti. Anlayacaginiz Istanbul Ataturk Havaalanindaki guvenlik sistemi leylim ley. Guvenlikle ilgili iki ornek daha vereyim. Bir iki kere AVM'lere gitmem gerekti. Oralara da sozum ona guvenlik koymuslar, hatta guvenlik sirketinin adi TEPE Guvenlik Sirketi. Ama girerken, eger elinizde cocuk arabasi varsa, ya da kucaginizda cocuk varsa, dedektorlerin arkasindan geciyorsunuz, yani guvenlik kontrolu yok. Ya da girisde bir haci hoca var, o insanlara bakip, okuyup, ufleyip, anliyor mali. Buralarin guvenlik islerini almak icin heralde birilerini taniyor olmak gerekiyor; cunku, baya guzel is, getirisi iyi, yapilmasi gereken birsey yok. Bir diger ornek de, Turkiye'den donerken Almanya ustunden donuyorum, ve de elimde bir kedi var. Tabi kedi kafesin icinde ve benimle yolcu kabininde gelecek. Turkiye'de havaalaninda  her iki guvenlik kontrolunde de ben detektorden gectim, kedi ve kafes dedektor ya da X isini aletinden muaf tutuldu. Almanya'da ise beni bir odaya aldilar, kediyi kucagima verdiler, kafesi X isini aletinden gecirdiler. Onun icin siz siz olun Turkiye'de ne havaalaninda, ne AVM'lerde, ne de baska bir yerde guvenlik sistemine guvenip, kendinizi guvende hissetmeyin. Her an hersey olabilir.
(Not: Yukarida yeni cikartilan yampuru yumpuru uyduruk para isareti yerine Turk Lirasi ifadesini kullandim. Bu bilerek yapilmistir. Cunku, ben o isareti kullanmayi reddediyorum. Bunun iki nedeni vardir: Bir: O isaret Turk Lirasi ibaresindeki Turk kelimesini oratadan kaldirmak icin uydurulmustur, Iki: O isaret euro isaretine ozenti olarak uydurulmustur. Bu uyduruk isaretin ortaya atilmasi daha once  sozunu ettigim Degisim Yonetimi'nin bu iki nedene uygulamasidir)
             Simdi gelelim gunluk hayata. Her insan gibi gunluk ihtiyaclari giderebilmek icin belirli araliklarla markete gitmem gerekti. Konumlari itibari ile zaman zaman Migros'a, zaman zaman da Kipa'ya gittim. Bu gelisimde pazara gitme olanagi olmadi. Ortalama olarak da iki gunde bir bu marketlere gittim. Dogru duzgun hicbirsey almamama ragmen, ki bu iki gunde bir gitmemden belli, her gittigimde 100 Turk Lirasi biraktim markete. Yani bir ay icinde bu 1500 Turk Lirasi ediyor. Sordum: asgeri ucret ne kadar diye. 900 kusur Turk Lirasi dediler. Bu hesaba gore askeri ucret alan degil bir kisinin, iki kisinin bile birlikte yasayip ayin sonunu getirmesi mumkun degil. Cunku; dedigim gibi bu 1500 Turk Liralik alisverise dogru duzgun hicbirsey dahil degil. Onlari da katar ve kitap almak, sinema/tiyatro/konser'e gitmek, ara sira disarida yemek yemek vs. gibi sosyal ihtiyaclari da katmazsak, bu fiyatlarla bir insanin hayatini gecirebilmesi icin Turkiye'de aylik en az 3000-4000 Turk Lirasi kazanmasi gerekir ki buna kira, ev borcu, para biriktirebilme, okul harcamalari vs. vs gibi seyler dahil degildir. Sadece yeme icme. Daha sonra kendi kendime sordum, bu insanlar nasil gecinebiliyorlar o zaman diye. Iki olasilik olabilecegini dusundum: 1) Gecinebilenler var, 2) Gecinemeyenler var. 1) Gecinebilenler kesinlikle ama kesinlikle bir yerden calip cirpiyorlar, 2) Gecinemeyenlerde toplu halde komunizm modelinde yasiyorlar. Isin ilginc yani, sorsaniz bu insanlara komunizmden nefret ettiklerini, komunist olmadiklarini falan soylerler. Hatta ve hatta daha da ilginci bu iki kesimde bence hali hazirdaki hukumete oy vermektedir. Birincinin verme nedeni duzeninin bozulmasini istememesi, ikincinin verme nedeni ise o ya da bu sekilde yardim alip, sukretmeye alismis ve kaderine razi olmasi. Mesela bir ornek vereyim: bir gun bindim minibuse gidiyorum. Herkes indi, soforle geyik yapiyoruz, isler nasil falan diye. Amca dedi "ya Allah razi olsun su Suriye'den gelenlere, onlarda olmasa minibuse kimse binmeyecek, iflas edecektik". Amca hakli, amcayi suclamak mumkun degil, o sadece gecimini surdurmeyi dusunuyor, o kadar kilitlenmis ki gunluk yasamaya baska seyleri goremiyor. Mesela Suriyeliler'e harcanan paranin nerden ciktigini, o parayla daha baska neler yapilabilecegini vs vs. gorebilse iyi olurdu, ama gormesi de gerekmiyor zaten, onun isi degil cunku. Her aksam evine gidip corbasini icebiliyorsa, o ona sukrediyor. Bu durum sadece bugun boyle degil, onlarca yil once de boyleydi. Yani degisen birsey yok. Sadece insanini tanimak gerekiyor. Bir diger konuda, burda yazmadan gecemiyecegim, insanlarin saygisizligi. Hani derler ya, yada derlerdi ya, "Turk Milleti'nin misafirperververligi, hosgorusu, saygisi..." falan filan. Yalan! Saygisizlik diz boyu olmus. Ornek: bir gun araba kullaniyorum, 50'lik yolda 70'le gidiyorum. Arkamdan bir Reync Rovir geliyor, bana selektor yapiyor. Sanirsin tabakhaneye bok yetistiriyor. Cektim saga, gecti yanimdan, icine bir baktim, bir hatun kullaniyor. Yani simdi ben 30-40 yaslarinda Reync Rovir kullanirken 50'lik yolda zaten 70'le giden bir arabaya arkadan selektor yapan hatuna ne diyeyim. O kelimeyi bulmayi size birakiyorum. Altina Reync Rovir cekince kendini bir bok saniyor. Reync Rovirla adam olunsa idi, bugun Turkiye adamdan gecilmezdi, Ama sonra dusundum, kabahat bende. 50'lik yolda 70'le gidilir mi? 50'lik yolda en fazla 50 ile gitmek lazim.
              Neyse gelelim bir diger konuya: Turkiye'de Ztarbaks vakasi. AVM'lere, oraya buraya acmislar Ztarbakslari. Neyse, bunu anladim. Ama Ztarbakslarin Turk Milleti tarafindan bu kadar ragbet gormesini anlayamadim. Neden mi? Nedeni su: dunyada adina kahve olan tek millettir Turk Milleti, Turk Milleti'nin disinda baska bir ulke ya da millet yoktur adina kahve olan (uretim yeri acisindan degil, pisirme/isleme yontemi acisindan). Gel gor ki bu millet, dolusmus Ztarbakslara latte iciyor. Lan latte dedigin nedir? Sut. Sana veriyorlar sutlu kahveyi, hatta icine de basiyorlar buhari ki hava kabarciklari olussun da bardagi doldurmak icin cok miktarda kahve ve sut kullanmak gerekmesin, sonra da sana latte diye pazarliyorlar. Sen de bunu cok begenip iciyorsun. Ic ic ama, once sor: yillardir kahve icen, hatta ve hatta sabah yedigi yemege kahve-alti denen bir toplum nasil olurda Ztarbaks gibi bir sirketi kendi icinde kurmaz, kuramaz, butun dunyaya yayamaz. Bunu bir dusun. Hatta dusunmene yardim edecekse, Ztarbaksda kahve icerken dusun. Ama calistir o saksiyi artik. Ztarbaksi boyle Turkiye'de dolu dolu gorunce, ben Turk olmaktan nerdeyse utandim, siz utanmamissiniz. Bu konuya benze diger bir konu, Turkiye'de Turkce birakilmis, artik insanlar sokakta Ingilizce konusmaya baslamislar. Sanirsin millet Rodeo Drive'da alisveris yapiyor. Nerden mi biliyorum; cunku; AVM'lere gittigim birkac kerede butun yazilar, butun kampanyalar Ingilizce yazilmisti. Ornek verelim: SALE yazmislar. Lan SALE ne olaki? Ne diyonuz guzelim siz? Ben anlamiyom sizi, Turkce konusun Turkce. Sizin kendinize sayginiz olmazsa, size kimse saygi duymaz. Bunu boyle bilin!!!
             Turkiye Avrupa Toplulugu'na girer mi? Ya da ne zaman girecek sorusu bazi kesimler tarafindan cokca sorulan bir soru olarak gordum Turkiye'de. Bunun neden soruldugunu da anlamis degilim, heralde beklenti Turkiye Avrupa Topluluguna girince herkesin Avrupa'ya, ozellikle de Almanya ve Ingiltere'ye, gidip calisabilecegi. Soru bu olunca tabi, cevabi cok basit: Sorunun ikinci kismindan baslayalim yanitlamaya: Turkiye Avrupa Topluluguna girse bile, kimse Almanya ya da Ingiltere ya da baska bir ulkeye gidemez. Nedeni ise su: Turk Halki, hangi kesimden olursa olsun, istedigi kadar kendini Avrupali sanip, gunluk konusmalarinda istedigi kadar Ingilizce kullansin, istedigi kadar feyzbukta Fransiz bagragina burunsun, Ingiliz, Alman, Fransiz'in gozunde 3ncu sinif vatandasdir. Alman'in, Ingiliz'in, Fransiz'in, Amerikali'nin kopegi bir Turk Vatandasi'ndan daha degerlidir. Osmanli Cumhuriyeti Filmi'nde denildigi gibi, olsa olsa "torpilli uyelik" verirler. Sorunun birinci kismina gelelim: Turkiye Avrupa Toplulugu'na girebilir mi? Yok kardesim giremez. Neden mi? Adam seni niye alsin ki? Avrupa Toplulugu sana yeterince girmis zaten, sana ihtiyaci kalmamis ki. Nasil mi girmis? 1) Ozel okullarinin durumuna bak: Ingilizce, Almanca, Fransiza, Italyanca egitim yapan okullarin var mi??? Var... 2) Devlet okullarinin durumuna bak: Ingilizce, Almanca, Fransizca, Italyanca egitim yapan okul var mi??? Var. Yani adam seni kulturel olarak somurge yapmis bir kere. 3) Alis veris yaparken raflara bak. Ingiltere'den, Almanya'dan, Fransa'dan, Italya'dan gelen mallarla dolu mu??? Dolu. 4) Alis veris yaptigin magazalarin, sirketlerin, mallarin isimlerine bak. Bunlar yabanci sirketler mi??? Evet... 5) Yola cik gecen arabalara bak. Ortaligi, Mercedes, BMW, Audi, Vosvogen, Dacia, Skoda, Fiat'la doldurmus musunuz??? Doldurmussunuz. (Dacia ve Skoda'yi, bilmeyenlere soyleyelim, Almanlar Cekoslavakyayi yiktiktan sonra Vosvogen aldi, Audi'de Vosvoge'nin zaten) 6) Ev kiralari, araba kiralari, ev fiyatlari ve buna benzer fiyatlandirmalar euro uzerinden yapiliyor mu??? Yapiliyor. 7) Tatil bolgelerine git, bak bakalim elmasina armuduna kadar hersey euro uzerinden satiliyor mu??? Satiliyor. Benim basima geldi, berber tras yapmaya 4 euro istedi. Dedim Turk Lirasi gecmiyor mu? Geciyor ama pek bulunmaz burda dedi. Bu arada Turk Lirasi odeme yapmaya kalkarsaniz da, kazik yiyorsunuz, cunku 4 euro'yu herif 15 Turk Lirasi'na ceviriyor. 8) Tatil yerlerine git bakalim, aksam olunca butun her yerde Bundesliga seyrediliyor mu??? Seyrediliyor. Yani bu yorelerde Turkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Turkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasi'nin gecerliligi kalmamis. Eee para piyasasina,  gayri menkul piyasasina, ve de tuketim piyasasina zaten hakim olan adam, seni ne bok yemege alsin Avrupa Birligi'ne.                  
               Insanlar sokakta Ingilizce yazip, dusunmeye, konusmaya baslamislar, ama bir taraftan da her yeri bir organik, yerel, dogal, koy, yoresel firtinasi almis gidiyor. Bu bence toplumun tamamen bir kisiliksizlik icinde oldugunu gosteriyor. Koy kahvaltisi, serpme kahvalti gibi kahvalti isimleri cikmis. Ben de gittim, bakalim koy kahvaltisinda ne veriyorlar diye merak ettim. Hani bakalim ben yillardir burjuva kahvaltisi mi yapiyorum evde diye. Hani oyle ciksa bir havaya giricem, lan ben burjuvayim, siz koylusunuz diye! Annnaaa bi baktim benim hergun olmasa da, hafta sonlari yaptigim kahvaltinin ayni. E hani koy kahvaltisiydi bu? Yani anlayacaginiz ben yillardir koy kahvaltisi yapiyor musum, ama esseklik bende, farkinda degilmisim. Isin sakasi bir tarafa, Turk Insani'nda ciddi bir kisilik catismasi var, arayis icinde, ne oldugunu, nerden geldigini, nereye gitmek istedigini bilemiyor.
               Yazmadan gecemeyecegim bir konu da TC kimlik numarasi. Oyle bir olmus ki bu olay, artik TC kimlik numarasi olmadan sokakta tuvalete bile sokmuyorlar adami. Tabi insanin ozel hayatinin gizliligi diye birsey kalmamis. Turk Halki'nda ozel hayatin gizliligi kavrami henuz oturmadigi icin bu konuda fazla tartisma yok. Buna da eyvallah diyecektim, ama bir insan bir islem, ya da bir yaptirim gelistiriyorsa, bu islemin, bu yaptirimin tutarli olmasi lazim. Mesela: bankaya gidiyorsunuz kredi karti borcu odeyeceksiniz. Adam size sizin TC kimlik numarasini soruyor. Kardesim ben buraya borc odemeye geldim, ben bir araci olabilirim, benim TC kimlik numarami bilsen ne bilmesen ne? Sordugun sorunun mantigi var mi? Hadi bunu da gectim, cikin bankadan, bir ATM'ye gidin, ayni islemi ATM'den kartsiz odeme secenegi ile yapin, ATM TC kimlik numarasi sormuyor. Eee bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu. Soracaksan hep soracaksin, sormayacaksan hic sormayacaksin. Ama saksi bu kadar calisiyor heralde, fazlasi hararet yapiyor.
               Lufthansa ile ilgili bir gozlem yazmadigimi fark ettim. Onu da yazayim. Turkiye'ye ikinci gelisimde Lufthansa ile geldim. Onumde uzun boylu bir cocuk oturuyordu, akici sekilde Ingilizce ve Almanca konusuyordu. Daha sonra yasli bir bayan geldi, ve sadece Ispanyolca konusuyordu, belliki bir sikintisi vardi, ve Ispanyolca konusabilecegi birini ariyordu. Beni de boyumdan midir, tipimden midir bilmem, heralde Meksikali ya da Ispanyol falan sandi. Benimle konusmaya basladi, ama ben de tik yok. Bu bayana Ispanyolca bilmedigimi nasil anlatacagimi bile bulamadim. Neyse onumdeki cocuk hemen atildi yardim etmek icin. Anladik ki Ingilizce ve Almanca bilen cocuk Ispanyolca da biliyordu. Neyse bayanin sorunu cozuldu, en azindan sorunun ne oldugu anlasildi, ve cozulmeye calisildi. Benim yorumum Ispanyolca, Almanca ve Ingilizce bilen bu cocuk Amerika'da yetismis bir Almandi. Nerden bildin diyeceksiniz? Konusma tarzindan, olaya yaklasim tarzindan. Simdi bunu niye anlattim? Bu olaydan sonra, Munih'den Turkiye'ye gitmek icin Lufthansa ucagina bindim. Yolda kabin gorevlileri cay kahve dagitiyorlar. Benim de yanimda bir nedenden dolayi Almanya'dan donen turbanli iki bayan oturuyor, bir tane bayan da arka koltukta oturuyor. Bunlar ucu arkadas. Vidir vidir dedikodu yapiyorlar, birde turbanli bayanlardan bir tanesiyle bir gece once bir partide bir erkek flort etmis. Onu konusup, kikir kikir guluyorlar. Neyse benim isim olmaz bu konuyla. Sonra kabin gorevlisi, emekliligine yaklasmis bir Alman amca bize yaklasti, cay kahve vermek icin bize Turkce cay dedi. Aman bunu Turkce soylemesi bu bayanlarin bir hosuna gitti bir hosuna gitti, kikir kikir kikirdiyorlar. Amca tabi gazi aldi, birsey daha soylemeye calisti, kelimeyi bulamadi. Sonra anlasildiki seker demeye calisiyormus. Ama bu turbanli ve turbansiz bayanlar amca Turkce bir kelime etti diye bir mutlu bir mutlu. Sanirsiniz bu bayanlar butun Avrupa'ya Turkce ogretmisler. Neyse, o an yillar once varmis oldugum bazi kanilarin dogrulugunu bir kez daha kanitladi bana. Kani 1: 60 yasinin ustunde Alman kabin gorevlisi, Almanya'da 50 yildan fazla bir suredir 3-4 milyon Turk yasiyor, cok buyuk olasilikla bu amcanin Turk komsulari bile var, Turkler Almanya'ya yerlesmeye basladigi zaman bu amca muhtemelen 10 yas civarindaydi. Amca 3-4 milyon Turk'den 50 yilda ogrene ogrene sadece ve sadece cay kelimesini ogrenebilmis. Baska birsey ogrenememis. Bu da bana bir kere daha kanitladi ki, Almanlar iyi muhendislik yapabilirler, ama ne yaparlarsa yapsinlar, dunyanin sonuna kadar dunyaya hakim olamayacaklar. Kafa yapilari uygun degil. (Kaldiki son Vosvogen olaylarindan sonra iyi muhendislik yapip yapmadiklarindan da artik emin degilim. Nasil Vosvogen hile ile kendi kendine kendini dunyanin en temiz arabasi ilan etmis, Almanlarinda kendilerini hile hurda ile iyi muhendis ilan etmedikleri ne malum? Yaptiklari her seyin cok iyi test edilmesi lazim). Simdi bu amcayi yine Alman ama Amerika'da yetismis cocukla kiyaslayin. Farki gorebiliyor musunuz? Yaklasim tarzinda, dusunce tarzindaki farki gorebiliyorsaniz Amerika'nin, Ingiltere'nin neden yuzyillardir dunyaya hakim oldugunu anlayabilirsiniz. Almanya dunyaya hakim olmayi iki kere denedi olmadi. Simdi de Avrupa Birligi yoluyla 4ncu Imparatorlugu (4th Reich) kurmaya calisiyor. Ama olmaycak. Kafa yapisi uygun degil. Nasil ki, Turkler, Hintliler dunyaya hakim olamayacaklar, hep memur ya da hizmetli olarak calisacaklar, Almanlarda aynen oyle, hep muhendis olarak kalacaklar, Her zaman bu toplumlari calistirip, mallarini satip esas kari eden 3ncu toplumlar olacak. Kani 2: Turk Milleti yalakaligi seviyor. Adam bir cay dedi diye kikir kikir gulup mutlu olmak sadece bu 3 bayana ait degil, Turk Milleti'nin genelinde vardir bu kaypaklik, kendinden olmayani kendinden olanin ustunde tutma yalakaligi.
                Sonunda Turkiye izlenimlerimi yazmayi bitirebildim. Ilk basta Ekim 2015 itibari ile yazmayi hedeflemistim, olmadi, hedefi 2015 yil sonuna oteledim, ve bugun 31 Aralik 2015 itibari ile yazmayi bitirebildim...