Thursday, December 31, 2015

2015 Turkiye Izlenimleri

          Cok uzun zaman oldu Turkiye'den ayrilali. Kasim 2000'de askerden dondunkten sonra, 2 Aralik 2000'de Turkiye'den ayrilmistim. Ondan sonra da 2001 ve 2002 yillarinda birer kez, 2003 yilinda ise iki kez olmak uzere toplam dort kez Turkiye'ye ugradim. 2003 yilindan sonra da 2015 yazina kadar hic Turkiye'ye ugramadim. Bazi tanidiklarim sordu ekmegini, suyunu, yemeklerini ozlemiyor musun Turkiye'nin diye, benim cevabim hep "hayir" oldu. Neden oldugunu bilmiyorum, ama bu tip seyleri ozlememistim tam 12 sene boyunca. En iyi olasilikla kosullara cok hizli ayak uydurabildigim icin, en kotu olasilikla da umurumda olmadigi icin olabilirdi ozlemememin nedeni. Ozledigin birsey var mi diye sorulsa. Olabilir derdim. Ama sunu kesinlikle soyleyebilirim, insanin bulundugu toplumun uzun bir sure disina cikmasi, gozlerini aciyor, ve ne yalanlar, ne ninnilerle buyudugunu ortaya cikartiyor. Hatta ve hatta degisik kulturlerden gelen insanlarla okula gitmesi, calismasi, bu kultulerden gelen insanlarin nasil dusundugunu ogretiyor insana. Kendi toplumu icinde kaldiginda, ne kendi toplumu ile ilgili gercekleri gorebiliyor, ne de diger kulturden olan insanlarin ne dusundugunu tahmin edebiliyor. Bundan da kotusu, diger kulturden olan insanlarin ne dusundugunu tahmin edebildigini zannediyor. Bu yaz Turkiye'ye geldigimde bu dusuncemin dogrulugu bir kez daha kanitlandi kendimce. Ziyaretimin ozeti su oldu: Turkiye'de insanlar bir balik fanusunun icinde yasayip gidiyorlar.
          Fazla lafi uzatmadan, Turkiye ziyaretimde gozlemledigim olaylari yazmak istiyorum. Bunu yapmak istememin nedeni ise sudur: Turk Kulturu'nde, okudugunu, bildigini, dusundugunu, gordugunu vs. yazma, diger insanlarla ya da gelecek nesillerle paylasma/arsivleme bilinci ve istegi bulunmuyor. Benim Turk Kulturu'ne olan en buyuk elestirilerimden biri budur. Dogru ya da yanlis, bence insanlar akillarindan gecenleri diger insanlarla paylasmalidirlar. Okunsun ya da okunmasin. Ama yazilmalidir. Paylasilmadigi icin bilgi birikmiyor, unutuluyor, ya da cok uzun suruyor birikmesi. Tabi bunda 1941'den beri uygulanan (1931 -1941 donemi haric, ondan oncesi de dahil), egitim sisteminin bozuklugunun da etkisi cok buyuk. Bana deseler ki senden sonra gelenlere ne tavsiyede bulunursun diye, soyleyecegim tek sey "Bol bol okuyun (hatta yuksek sesle okuyun), ama bol bol da yazin"dir. Yazmak icin yazar, sair vs. olmak gerekmiyor, herkes yazmalidir. Hatta, yazmak insanin yazim icin kullandigi dili dogru ogrenip, konusmasini da duzeltiyor. Orta okulda ingilizce ogretmenim Cetin Inal hocam vardi, bana surekli kompozisyon yazdirirdi, ben de cok kizardim surekli yazi yaziyorum diye; 40 yasima geldigimde anladim neden bana surekli yazi yazdirdigini. Yazik degil mi 40 yasina kadar anlayamamis olmam?
            Ikinci paragrafda da baslayamadim esas yazmak istediklerimi yazmaya, yine evrenin gaz ve toz bulutu oldugu donemden devam ettim. Kac kelime yazmisim? Ama daha esas yazmak istediklerime baslayamamisim. Hafifden bir geyik havasi hakim su anda ruhuma heralde. Neyse dedigim gibi 2003 ile 2015 arasi Turkiye'ye hic gelmedim. Ama bu yaz uc ay icinde iki kere gelmem gerekti, ve toplamda yaklasik bir ay kaldim Turkiye'de. En basindan basliyorum hatirlayabildigim kadarini yazmaya (malum gunluk tutma gibi bir aliskanlikta verilmemis egitim sistemimiz tarafindan bana, ya da essekligimden ben ogrenmemisim. bunlari da yazmasak oldukten sonra birakabilecegimiz hic birsey kalmayacak), mumkun oldugu kadar tarihsel akisi icinde yazmaya calisacagim ki unuttugum birsey olmasin.
            Dedigim gibi iki kere gidip gelmem gerekti bu yaz. Bir defasinda Turk Hava Yollari ile, oburunde ise Lufthansa ile gidip geldim. Daha dogrusu bu iki hava yolu sirketi ile gelmek zorunda kaldim. Lufthansa'ya gicigimdir. Turk Hava Yollari'ni ise iki nedenden dolayi kullanmak istemedim, ve gelecekte de istemeyecegim. Birinci neden: Turk Hava Yollari'na verilen paranin nerelere gittigini biliyoruz ki ben bu yerlere o ya da bu sekilde parasal destekte bulunmak istemiyorum. Evet, anlayacaginiz uzere alis veris yaparken dahi, bir mal nereden geliyor, verilen para nereye gidiyor, malin kalitesi nedir gibi bilgiler benim icin onemlidir. Cok ama cok zor durumda kalmadikca, guzergahini begenmedigim para - cokomel iliskisine girmem. ikinci ama daha onemli neden ise guvenlik nedenidir. Soru calip pilot okuluna girmis, pilotluk sinavlarini soru calip gecmis pilotlarin kullandigi ucaklara acikcasi ben binmek istemem. Acil bir durumda kabin gorevlilerine ve pilotlara guvenmek isterim, ama soru calip bu gorevleri almis insanlara ne yazikki ben guvenemem. Daha da otesi, bakim denetlemesini apronda deve keserek gecmeye calisan bir ucak firmasinin ucaklarina ben guvenip binemem. Hep duyarim efendim Turk Hava Yollari daha guzel yemek servisi yapiyor diye. Kardesim, Turk Hava Yollari'nin birincil isi yemek pisirmek mi? Turk Hava Yollari'nin birincil gorevi A noktasindan B noktasina yolcularini guvenli bir sekilde transfer etmek. Ikincil gorevi ise bu trannsferi zamaninda yapmak. Yemek pisirmenin kacincil gorevi oldugunu bilemiyorum, ama siz cok isterseniz yemegi guvenlige tercih edebilirsiniz. Kabin gorevlilerinin bilgi kalitesini gostermek icin soyle bir ornek vereyim: onumde bir kisi gorevliye tam ucaga binip yerine otururken biletini gosterip birsey soyluyordu, konuyu tam anlayamadim ama koltuk ile bilet arasinda bir fark vardi. Gorevlinin cevabi ise su: "Sistem boyle yapiyor". Burada sistemle kastettigi sey biletlemeyi yapan bilgisayar yazilimi olsa gerek. Kabin gorevlisi o kadar iyi egitilmis ki sikayete konu olan olayi cozum olarak geri sikayet edene sunuyor. Biz buna takiyye diyoruz. Evet arkadas takiyye konusunda cok iyi egitilmis. Zaten agiz ve girtlak yapilari da takiyye yapan insan topluluklarina cok uygun. Ha bu arada benim gordugum tum kabin amirleri erkek; bayan kabin amiri hic gormedim. Heralde bayanlar kabin amiri olabilmek icin gerekli bilgileri ogrenebilecek donanima sahip degiller.
             Neyse sozu fazla uzatmayalim, her batidan doguya dogru olan orta menzilli ucus gibi ucus gece ucusu idi. Insanlar uyumaya calisiyordu. Orta menzilli bir ucusta bir insan uykusunu alacak kadar nasil uyuyabilir, onu da anlamiyorum, cunku o kadar zaman yok, ama insanlar uyumaya calisiyordu iste. Ucakta da 5 tane kucuk cocuk var, bunlardan bir tanesi iki yasinda. Muhtemelen bu tip bir ucusa da alisik degil, gecenin bir vakti basti yaygarayi. Karsi taraftan, kendisini goremedigim bir hanim basladi verip veristirip bogurmeye. Sozum ona cocugun babasina kiziyor niye susturmuyorsun diye. Sanarsin ozel ucakta ucuyor hanimefendi, oyle bir hava icinde. Icimden parasutle atmak geldi kadini ucaktan. Ben dedim "tamam dogru ucaktayiz, bu ucak Turkiye'ye gidiyor; cunku; ancak Turkler anirir boyle iki yasindaki aglayan cocuga".
             Indik Istanbul'a. Tabi 12 yildir Turkiye'ye ugramamis bir insan olarak ustumde Turk Lirasi yok. Havaalanindaki doviz burolarinin insanlari dudukledigini bilmeme ragmen, transfer aracina yetecek kadar para bozdurdum. Bir de ne goreyim, paralarin ustundeki Ataturk badem biyikli olmus. Ben iddia ediyorum: Ataturk'un, Turk Lirasi'nin ustundeki fotograflara benzer bir fotografi yoktur. Bu fotograflarin hepsi fotosap ile yaratilmistir. Neden boyle birsey yapildi diye sorarsaniz, yaniti sadece iki kelime: Degisim Yonetimi. Bu ve buna benzer degisim yonetimi taktikleri Turk Hukumeti tarafindan yillardir Turkiye'de uygulanmaktadir, ve acikca ifade edeyim ki cokda basarili uygulanmaktadir. Ben bu kadar basarili degisim yonetimi uygulamasini ozel sektorde bile gormedim ki yillardir ozel sektorde calisirim. Bu isin ve daha nicelerinin icinde Karl Rove ve saz arkadaslarinin olduguna da eminim.  Neyse aldim Turk Liralari'ni, dis hatlar terminalinden ic hatlar terminaline dogru gidiyorum ki birden kendimi ic hatlar terminalinin birinci guvenlik kontrolunun arkasinda buldum. Yani anlayacaginiz su: Istanbul ic hatlar terminelinde bulunan iki guvenlik kontrolunden birincisi evlere senlik. Neden? Cunku: eger dis hatlar terminaline gidip, herhangi bir guvenlik kontrolunden gecmeden ic hatlar terminaline yururseniz, ic hatlar terminalindeki birinci guvenligin arkasina cikiyorsunuz. Ikincisi: ic hatlar terminalinde ikinci guvenlik kontrolunden gecerken cantada ne kadar sivi varsa, hicbiri sorun olmadan gecti. Anlayacaginiz Istanbul Ataturk Havaalanindaki guvenlik sistemi leylim ley. Guvenlikle ilgili iki ornek daha vereyim. Bir iki kere AVM'lere gitmem gerekti. Oralara da sozum ona guvenlik koymuslar, hatta guvenlik sirketinin adi TEPE Guvenlik Sirketi. Ama girerken, eger elinizde cocuk arabasi varsa, ya da kucaginizda cocuk varsa, dedektorlerin arkasindan geciyorsunuz, yani guvenlik kontrolu yok. Ya da girisde bir haci hoca var, o insanlara bakip, okuyup, ufleyip, anliyor mali. Buralarin guvenlik islerini almak icin heralde birilerini taniyor olmak gerekiyor; cunku, baya guzel is, getirisi iyi, yapilmasi gereken birsey yok. Bir diger ornek de, Turkiye'den donerken Almanya ustunden donuyorum, ve de elimde bir kedi var. Tabi kedi kafesin icinde ve benimle yolcu kabininde gelecek. Turkiye'de havaalaninda  her iki guvenlik kontrolunde de ben detektorden gectim, kedi ve kafes dedektor ya da X isini aletinden muaf tutuldu. Almanya'da ise beni bir odaya aldilar, kediyi kucagima verdiler, kafesi X isini aletinden gecirdiler. Onun icin siz siz olun Turkiye'de ne havaalaninda, ne AVM'lerde, ne de baska bir yerde guvenlik sistemine guvenip, kendinizi guvende hissetmeyin. Her an hersey olabilir.
(Not: Yukarida yeni cikartilan yampuru yumpuru uyduruk para isareti yerine Turk Lirasi ifadesini kullandim. Bu bilerek yapilmistir. Cunku, ben o isareti kullanmayi reddediyorum. Bunun iki nedeni vardir: Bir: O isaret Turk Lirasi ibaresindeki Turk kelimesini oratadan kaldirmak icin uydurulmustur, Iki: O isaret euro isaretine ozenti olarak uydurulmustur. Bu uyduruk isaretin ortaya atilmasi daha once  sozunu ettigim Degisim Yonetimi'nin bu iki nedene uygulamasidir)
             Simdi gelelim gunluk hayata. Her insan gibi gunluk ihtiyaclari giderebilmek icin belirli araliklarla markete gitmem gerekti. Konumlari itibari ile zaman zaman Migros'a, zaman zaman da Kipa'ya gittim. Bu gelisimde pazara gitme olanagi olmadi. Ortalama olarak da iki gunde bir bu marketlere gittim. Dogru duzgun hicbirsey almamama ragmen, ki bu iki gunde bir gitmemden belli, her gittigimde 100 Turk Lirasi biraktim markete. Yani bir ay icinde bu 1500 Turk Lirasi ediyor. Sordum: asgeri ucret ne kadar diye. 900 kusur Turk Lirasi dediler. Bu hesaba gore askeri ucret alan degil bir kisinin, iki kisinin bile birlikte yasayip ayin sonunu getirmesi mumkun degil. Cunku; dedigim gibi bu 1500 Turk Liralik alisverise dogru duzgun hicbirsey dahil degil. Onlari da katar ve kitap almak, sinema/tiyatro/konser'e gitmek, ara sira disarida yemek yemek vs. gibi sosyal ihtiyaclari da katmazsak, bu fiyatlarla bir insanin hayatini gecirebilmesi icin Turkiye'de aylik en az 3000-4000 Turk Lirasi kazanmasi gerekir ki buna kira, ev borcu, para biriktirebilme, okul harcamalari vs. vs gibi seyler dahil degildir. Sadece yeme icme. Daha sonra kendi kendime sordum, bu insanlar nasil gecinebiliyorlar o zaman diye. Iki olasilik olabilecegini dusundum: 1) Gecinebilenler var, 2) Gecinemeyenler var. 1) Gecinebilenler kesinlikle ama kesinlikle bir yerden calip cirpiyorlar, 2) Gecinemeyenlerde toplu halde komunizm modelinde yasiyorlar. Isin ilginc yani, sorsaniz bu insanlara komunizmden nefret ettiklerini, komunist olmadiklarini falan soylerler. Hatta ve hatta daha da ilginci bu iki kesimde bence hali hazirdaki hukumete oy vermektedir. Birincinin verme nedeni duzeninin bozulmasini istememesi, ikincinin verme nedeni ise o ya da bu sekilde yardim alip, sukretmeye alismis ve kaderine razi olmasi. Mesela bir ornek vereyim: bir gun bindim minibuse gidiyorum. Herkes indi, soforle geyik yapiyoruz, isler nasil falan diye. Amca dedi "ya Allah razi olsun su Suriye'den gelenlere, onlarda olmasa minibuse kimse binmeyecek, iflas edecektik". Amca hakli, amcayi suclamak mumkun degil, o sadece gecimini surdurmeyi dusunuyor, o kadar kilitlenmis ki gunluk yasamaya baska seyleri goremiyor. Mesela Suriyeliler'e harcanan paranin nerden ciktigini, o parayla daha baska neler yapilabilecegini vs vs. gorebilse iyi olurdu, ama gormesi de gerekmiyor zaten, onun isi degil cunku. Her aksam evine gidip corbasini icebiliyorsa, o ona sukrediyor. Bu durum sadece bugun boyle degil, onlarca yil once de boyleydi. Yani degisen birsey yok. Sadece insanini tanimak gerekiyor. Bir diger konuda, burda yazmadan gecemiyecegim, insanlarin saygisizligi. Hani derler ya, yada derlerdi ya, "Turk Milleti'nin misafirperververligi, hosgorusu, saygisi..." falan filan. Yalan! Saygisizlik diz boyu olmus. Ornek: bir gun araba kullaniyorum, 50'lik yolda 70'le gidiyorum. Arkamdan bir Reync Rovir geliyor, bana selektor yapiyor. Sanirsin tabakhaneye bok yetistiriyor. Cektim saga, gecti yanimdan, icine bir baktim, bir hatun kullaniyor. Yani simdi ben 30-40 yaslarinda Reync Rovir kullanirken 50'lik yolda zaten 70'le giden bir arabaya arkadan selektor yapan hatuna ne diyeyim. O kelimeyi bulmayi size birakiyorum. Altina Reync Rovir cekince kendini bir bok saniyor. Reync Rovirla adam olunsa idi, bugun Turkiye adamdan gecilmezdi, Ama sonra dusundum, kabahat bende. 50'lik yolda 70'le gidilir mi? 50'lik yolda en fazla 50 ile gitmek lazim.
              Neyse gelelim bir diger konuya: Turkiye'de Ztarbaks vakasi. AVM'lere, oraya buraya acmislar Ztarbakslari. Neyse, bunu anladim. Ama Ztarbakslarin Turk Milleti tarafindan bu kadar ragbet gormesini anlayamadim. Neden mi? Nedeni su: dunyada adina kahve olan tek millettir Turk Milleti, Turk Milleti'nin disinda baska bir ulke ya da millet yoktur adina kahve olan (uretim yeri acisindan degil, pisirme/isleme yontemi acisindan). Gel gor ki bu millet, dolusmus Ztarbakslara latte iciyor. Lan latte dedigin nedir? Sut. Sana veriyorlar sutlu kahveyi, hatta icine de basiyorlar buhari ki hava kabarciklari olussun da bardagi doldurmak icin cok miktarda kahve ve sut kullanmak gerekmesin, sonra da sana latte diye pazarliyorlar. Sen de bunu cok begenip iciyorsun. Ic ic ama, once sor: yillardir kahve icen, hatta ve hatta sabah yedigi yemege kahve-alti denen bir toplum nasil olurda Ztarbaks gibi bir sirketi kendi icinde kurmaz, kuramaz, butun dunyaya yayamaz. Bunu bir dusun. Hatta dusunmene yardim edecekse, Ztarbaksda kahve icerken dusun. Ama calistir o saksiyi artik. Ztarbaksi boyle Turkiye'de dolu dolu gorunce, ben Turk olmaktan nerdeyse utandim, siz utanmamissiniz. Bu konuya benze diger bir konu, Turkiye'de Turkce birakilmis, artik insanlar sokakta Ingilizce konusmaya baslamislar. Sanirsin millet Rodeo Drive'da alisveris yapiyor. Nerden mi biliyorum; cunku; AVM'lere gittigim birkac kerede butun yazilar, butun kampanyalar Ingilizce yazilmisti. Ornek verelim: SALE yazmislar. Lan SALE ne olaki? Ne diyonuz guzelim siz? Ben anlamiyom sizi, Turkce konusun Turkce. Sizin kendinize sayginiz olmazsa, size kimse saygi duymaz. Bunu boyle bilin!!!
             Turkiye Avrupa Toplulugu'na girer mi? Ya da ne zaman girecek sorusu bazi kesimler tarafindan cokca sorulan bir soru olarak gordum Turkiye'de. Bunun neden soruldugunu da anlamis degilim, heralde beklenti Turkiye Avrupa Topluluguna girince herkesin Avrupa'ya, ozellikle de Almanya ve Ingiltere'ye, gidip calisabilecegi. Soru bu olunca tabi, cevabi cok basit: Sorunun ikinci kismindan baslayalim yanitlamaya: Turkiye Avrupa Topluluguna girse bile, kimse Almanya ya da Ingiltere ya da baska bir ulkeye gidemez. Nedeni ise su: Turk Halki, hangi kesimden olursa olsun, istedigi kadar kendini Avrupali sanip, gunluk konusmalarinda istedigi kadar Ingilizce kullansin, istedigi kadar feyzbukta Fransiz bagragina burunsun, Ingiliz, Alman, Fransiz'in gozunde 3ncu sinif vatandasdir. Alman'in, Ingiliz'in, Fransiz'in, Amerikali'nin kopegi bir Turk Vatandasi'ndan daha degerlidir. Osmanli Cumhuriyeti Filmi'nde denildigi gibi, olsa olsa "torpilli uyelik" verirler. Sorunun birinci kismina gelelim: Turkiye Avrupa Toplulugu'na girebilir mi? Yok kardesim giremez. Neden mi? Adam seni niye alsin ki? Avrupa Toplulugu sana yeterince girmis zaten, sana ihtiyaci kalmamis ki. Nasil mi girmis? 1) Ozel okullarinin durumuna bak: Ingilizce, Almanca, Fransiza, Italyanca egitim yapan okullarin var mi??? Var... 2) Devlet okullarinin durumuna bak: Ingilizce, Almanca, Fransizca, Italyanca egitim yapan okul var mi??? Var. Yani adam seni kulturel olarak somurge yapmis bir kere. 3) Alis veris yaparken raflara bak. Ingiltere'den, Almanya'dan, Fransa'dan, Italya'dan gelen mallarla dolu mu??? Dolu. 4) Alis veris yaptigin magazalarin, sirketlerin, mallarin isimlerine bak. Bunlar yabanci sirketler mi??? Evet... 5) Yola cik gecen arabalara bak. Ortaligi, Mercedes, BMW, Audi, Vosvogen, Dacia, Skoda, Fiat'la doldurmus musunuz??? Doldurmussunuz. (Dacia ve Skoda'yi, bilmeyenlere soyleyelim, Almanlar Cekoslavakyayi yiktiktan sonra Vosvogen aldi, Audi'de Vosvoge'nin zaten) 6) Ev kiralari, araba kiralari, ev fiyatlari ve buna benzer fiyatlandirmalar euro uzerinden yapiliyor mu??? Yapiliyor. 7) Tatil bolgelerine git, bak bakalim elmasina armuduna kadar hersey euro uzerinden satiliyor mu??? Satiliyor. Benim basima geldi, berber tras yapmaya 4 euro istedi. Dedim Turk Lirasi gecmiyor mu? Geciyor ama pek bulunmaz burda dedi. Bu arada Turk Lirasi odeme yapmaya kalkarsaniz da, kazik yiyorsunuz, cunku 4 euro'yu herif 15 Turk Lirasi'na ceviriyor. 8) Tatil yerlerine git bakalim, aksam olunca butun her yerde Bundesliga seyrediliyor mu??? Seyrediliyor. Yani bu yorelerde Turkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Turkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasi'nin gecerliligi kalmamis. Eee para piyasasina,  gayri menkul piyasasina, ve de tuketim piyasasina zaten hakim olan adam, seni ne bok yemege alsin Avrupa Birligi'ne.                  
               Insanlar sokakta Ingilizce yazip, dusunmeye, konusmaya baslamislar, ama bir taraftan da her yeri bir organik, yerel, dogal, koy, yoresel firtinasi almis gidiyor. Bu bence toplumun tamamen bir kisiliksizlik icinde oldugunu gosteriyor. Koy kahvaltisi, serpme kahvalti gibi kahvalti isimleri cikmis. Ben de gittim, bakalim koy kahvaltisinda ne veriyorlar diye merak ettim. Hani bakalim ben yillardir burjuva kahvaltisi mi yapiyorum evde diye. Hani oyle ciksa bir havaya giricem, lan ben burjuvayim, siz koylusunuz diye! Annnaaa bi baktim benim hergun olmasa da, hafta sonlari yaptigim kahvaltinin ayni. E hani koy kahvaltisiydi bu? Yani anlayacaginiz ben yillardir koy kahvaltisi yapiyor musum, ama esseklik bende, farkinda degilmisim. Isin sakasi bir tarafa, Turk Insani'nda ciddi bir kisilik catismasi var, arayis icinde, ne oldugunu, nerden geldigini, nereye gitmek istedigini bilemiyor.
               Yazmadan gecemeyecegim bir konu da TC kimlik numarasi. Oyle bir olmus ki bu olay, artik TC kimlik numarasi olmadan sokakta tuvalete bile sokmuyorlar adami. Tabi insanin ozel hayatinin gizliligi diye birsey kalmamis. Turk Halki'nda ozel hayatin gizliligi kavrami henuz oturmadigi icin bu konuda fazla tartisma yok. Buna da eyvallah diyecektim, ama bir insan bir islem, ya da bir yaptirim gelistiriyorsa, bu islemin, bu yaptirimin tutarli olmasi lazim. Mesela: bankaya gidiyorsunuz kredi karti borcu odeyeceksiniz. Adam size sizin TC kimlik numarasini soruyor. Kardesim ben buraya borc odemeye geldim, ben bir araci olabilirim, benim TC kimlik numarami bilsen ne bilmesen ne? Sordugun sorunun mantigi var mi? Hadi bunu da gectim, cikin bankadan, bir ATM'ye gidin, ayni islemi ATM'den kartsiz odeme secenegi ile yapin, ATM TC kimlik numarasi sormuyor. Eee bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu. Soracaksan hep soracaksin, sormayacaksan hic sormayacaksin. Ama saksi bu kadar calisiyor heralde, fazlasi hararet yapiyor.
               Lufthansa ile ilgili bir gozlem yazmadigimi fark ettim. Onu da yazayim. Turkiye'ye ikinci gelisimde Lufthansa ile geldim. Onumde uzun boylu bir cocuk oturuyordu, akici sekilde Ingilizce ve Almanca konusuyordu. Daha sonra yasli bir bayan geldi, ve sadece Ispanyolca konusuyordu, belliki bir sikintisi vardi, ve Ispanyolca konusabilecegi birini ariyordu. Beni de boyumdan midir, tipimden midir bilmem, heralde Meksikali ya da Ispanyol falan sandi. Benimle konusmaya basladi, ama ben de tik yok. Bu bayana Ispanyolca bilmedigimi nasil anlatacagimi bile bulamadim. Neyse onumdeki cocuk hemen atildi yardim etmek icin. Anladik ki Ingilizce ve Almanca bilen cocuk Ispanyolca da biliyordu. Neyse bayanin sorunu cozuldu, en azindan sorunun ne oldugu anlasildi, ve cozulmeye calisildi. Benim yorumum Ispanyolca, Almanca ve Ingilizce bilen bu cocuk Amerika'da yetismis bir Almandi. Nerden bildin diyeceksiniz? Konusma tarzindan, olaya yaklasim tarzindan. Simdi bunu niye anlattim? Bu olaydan sonra, Munih'den Turkiye'ye gitmek icin Lufthansa ucagina bindim. Yolda kabin gorevlileri cay kahve dagitiyorlar. Benim de yanimda bir nedenden dolayi Almanya'dan donen turbanli iki bayan oturuyor, bir tane bayan da arka koltukta oturuyor. Bunlar ucu arkadas. Vidir vidir dedikodu yapiyorlar, birde turbanli bayanlardan bir tanesiyle bir gece once bir partide bir erkek flort etmis. Onu konusup, kikir kikir guluyorlar. Neyse benim isim olmaz bu konuyla. Sonra kabin gorevlisi, emekliligine yaklasmis bir Alman amca bize yaklasti, cay kahve vermek icin bize Turkce cay dedi. Aman bunu Turkce soylemesi bu bayanlarin bir hosuna gitti bir hosuna gitti, kikir kikir kikirdiyorlar. Amca tabi gazi aldi, birsey daha soylemeye calisti, kelimeyi bulamadi. Sonra anlasildiki seker demeye calisiyormus. Ama bu turbanli ve turbansiz bayanlar amca Turkce bir kelime etti diye bir mutlu bir mutlu. Sanirsiniz bu bayanlar butun Avrupa'ya Turkce ogretmisler. Neyse, o an yillar once varmis oldugum bazi kanilarin dogrulugunu bir kez daha kanitladi bana. Kani 1: 60 yasinin ustunde Alman kabin gorevlisi, Almanya'da 50 yildan fazla bir suredir 3-4 milyon Turk yasiyor, cok buyuk olasilikla bu amcanin Turk komsulari bile var, Turkler Almanya'ya yerlesmeye basladigi zaman bu amca muhtemelen 10 yas civarindaydi. Amca 3-4 milyon Turk'den 50 yilda ogrene ogrene sadece ve sadece cay kelimesini ogrenebilmis. Baska birsey ogrenememis. Bu da bana bir kere daha kanitladi ki, Almanlar iyi muhendislik yapabilirler, ama ne yaparlarsa yapsinlar, dunyanin sonuna kadar dunyaya hakim olamayacaklar. Kafa yapilari uygun degil. (Kaldiki son Vosvogen olaylarindan sonra iyi muhendislik yapip yapmadiklarindan da artik emin degilim. Nasil Vosvogen hile ile kendi kendine kendini dunyanin en temiz arabasi ilan etmis, Almanlarinda kendilerini hile hurda ile iyi muhendis ilan etmedikleri ne malum? Yaptiklari her seyin cok iyi test edilmesi lazim). Simdi bu amcayi yine Alman ama Amerika'da yetismis cocukla kiyaslayin. Farki gorebiliyor musunuz? Yaklasim tarzinda, dusunce tarzindaki farki gorebiliyorsaniz Amerika'nin, Ingiltere'nin neden yuzyillardir dunyaya hakim oldugunu anlayabilirsiniz. Almanya dunyaya hakim olmayi iki kere denedi olmadi. Simdi de Avrupa Birligi yoluyla 4ncu Imparatorlugu (4th Reich) kurmaya calisiyor. Ama olmaycak. Kafa yapisi uygun degil. Nasil ki, Turkler, Hintliler dunyaya hakim olamayacaklar, hep memur ya da hizmetli olarak calisacaklar, Almanlarda aynen oyle, hep muhendis olarak kalacaklar, Her zaman bu toplumlari calistirip, mallarini satip esas kari eden 3ncu toplumlar olacak. Kani 2: Turk Milleti yalakaligi seviyor. Adam bir cay dedi diye kikir kikir gulup mutlu olmak sadece bu 3 bayana ait degil, Turk Milleti'nin genelinde vardir bu kaypaklik, kendinden olmayani kendinden olanin ustunde tutma yalakaligi.
                Sonunda Turkiye izlenimlerimi yazmayi bitirebildim. Ilk basta Ekim 2015 itibari ile yazmayi hedeflemistim, olmadi, hedefi 2015 yil sonuna oteledim, ve bugun 31 Aralik 2015 itibari ile yazmayi bitirebildim...

Tuesday, October 20, 2015

Hormonlu Turk Milleti’nin Asagilik Kompleksi

Nobel odulu dedigin nedir ki: 3-5 adamin bir araya gelip, bu sene siyasi olarak kimleri, hangi gorusleri destekligecegiz diye karar vermesi olayidir. Genelde de sermaye piyasasi tarafindan verilmis kararlar bu 3-5 adama dikte ettirilir. Evet Nobel odulu hakkinda  aynen boyle dusunuyorum.
Ne zamandan beri boyle dusunuyorum? Bu adamlar 2 kelimeyi yan yana getirip 1 cumle kuramayan (ne konusabilen, ne de yazabilen) Orhan Pamuk’a sirf Turkler Erminileri katletmislerdir dedi diye bu odulu verdiklerinden  beri (hatta ve hatta odul aldigi kitabin kopya oldugu ortaya cikmistir);
Obama’nin baskan secildigi yil Obama’ya yalakalik olsun diye Nobel Baris Odulu’nu verdiklerinden beri (Obama bile bu duruma sasirmis, ben ne yaptim ki baris adulu aliyorum demister);
simdi adini hatirlayamadigim Iranli bir yazara sirf Iran’daki yonetime muhalif diye bu odulu verdiklerinden beri benim icin bu odulun hicbir onemi kalmamistir. Ben sadece bu 3 ornegi biliyorum, ama oturup arastirsak eminim ki digger odul alan kisilerin bu odulleri almasinda kesinlikle siyasi nedenler ortaya cikacaktir. Neyse bu benim nezlimde Nobel odulunun degeridir, ama bu yaziyi yazmamin asil nedeni bu degil.

Bu yaziyi yazmamin asil nedeni Turk Halki’nin 11 Kasim 1938’den sonra nasil bir sekilde hormonlanip genetiginin bozulmasi (hormonlanip genetiginin bozulmasi tabirinin tum haklari Umit Kocasakal'a aittir, benim burda anlatmaya calistigimi cok guzel bir sekilde pekistirdigi icin kullanmak istedim) ve bu bozulma sonucu da nasil bir asagilik kompleksine kapilmis olmasi ve bu asagilik kompleksinden kurtulamamasidir. Evet Turk Halki'nin genetigi bozulmusdur, ve sadece ve sadece 1920 - 1938 arasi haric yuzyili gecgin bir zamandir bu asagilik kompleksi ile yasamaktatir. Gerci bunun en guzel ornegini yillardir futbol basta olmak uzere takim sporlarina olan buyuk ilgisinde cok acikca goruyoruz. Kendine guveni olan kisiler ve toplumlar ferdi sporlara karsi
daha ilgilidirler, seyretmekle kalmazlar kendileri de bu sporlari yaparlar. Zaten kendilerine guveni oldugu icin ve bu sporlar tek basina da yapilabildigi icin, bu insanlar bu sporlari ozel hayatlarinin icine monte ederler. Bu demek degildir ki bu toplumlar takim sporlarina ilgi gostermezler. Gosterirler, ama bu ilgi daha cok sporu yapma yonundedir. Sadece seyredip, bir yenilgi ile yas tutmaz, ya da bir galibiyetle kendilerinden gecip bayram ilan etmezler. Kendilerine ait olmayan seylerler tatmin olmazlar. Onlar icin bu sporlari seyretmek, kimin nasil oynadigini ogrenmek, bilgilenmek icin onemlidir. Turk halki ise aynen bu ikincisini yapar; ne kendi spor yapar, ne de calisir; cunku,
tembeldir, kendine guvenmez, asagilik kompleksinin dibine sahiptir. Tabi bunda Kenan Evren doneminin hizlandirilmis katkisi cok ama cok buyuktur. Bu adi gecen zat ozellikle Turk gencliginin kendine guvenini yitirmesi icin elinden gelen herseyi yapmistir. Hatta ve hatta ebeveynlerin icine cocuklarini bu sekilde buyutmeleri icin korku salmis, cocuklarin daha aileden kisiliksiz cikmalarini saglamistir. Bakin ufak bir karsilastirma yapalim: Turkiye ve ABD'nin futbol basarisini karsilastiralim. Turkiye'de futbol ne zaman baslamistir. 1900lerin basinda Ingiliz isgali ile baslamistir. Peki ABD'de ne zaman baslamistir? 1990larda. Peki ABD ve Turk takimlarinin, ki ABD'de su anda bile dogru durust sehir takimlari yoktur, dunyada elde ettigi basarilari karsilastiralim. ABD her donem dunya kupasina gidiyor, Turkiye nal topluyor. Simdi bazi kisiler Kuzey Amerika grubunun zayif oldugunu soyleyebilirler; peki ABD nasil oluyor da dunya kupasina gittiginde diger takimlara kok sokturuyor; Turkiye nal topluyor; Hemen hemen her ABD Turkiye macini ABD kazaniyor;
Nasil oluyor da Turk takiminda bir istikrar olmuyor; Nasil oluyor da 6 takimli bir grupta 3ncu oldu diye zafer ilan ediliyor (bana gore hezimetten baska birsey degildir)? Nedeni sudur, ABD'de insanlar futbol oynuyor ve spor yapmakla tatmin oluyor, Turkiye'de ise insanlar sporu seyrediyor ve seyretmekle tatmin oluyor. Bir de buna Turkiye'de bugune kadar futbola yapilan yatirimi dusunurseniz, iciniz yanar. Bu yatirimlar eger egitime yapilsaydi simdi Turkiye cok farkli bir yerde olurdu. Turk insani mac seyreden degil, her bir sehrinde, her bir koyunde mac yapan insan olurdu. Onemli olan seyretmek degil, oynamaktir. Yukarida da soyledigim gibi bu iki seyin farki kendine olan guvendir. Kendine guveni olmayanlar her zaman asagilik kompleksine sahip olurlar, korkak olurlar, basarisiz olurlar.

Simdi diyeceksiniz ki futbol ile Nobel odulunun alakasi nedir? Cok alakasi var. Kendine guveni olmakla olmamak gibi; asagilik kompleksi olup da olmamak gibi; kendi yaptigindan tatmin olmakla, yapani seyretmekten tatmin olmak gibi. Ne demek istiyorum? Aziz Sancar! Gectigimiz haftalarda buyuk bir zevkle gerek sosyal yayinda gerekse gazete ve televizyonlarda izledim. Aman Aziz Sancar (bir Turk!) Nobel odulunu aldi, aman Aziz Sancar televizyonda ben Turk'um dedi, aman Aziz Sancar Turk'un gucunu dunyaya gosterdi, aman Aziz Sancar Turk ogrencilere Amerika'da burs vericem dedi... faaaalaaaan filllaaaaan... Ayni futbol oynamakla seyretmek arasindaki fark gibi, bir beyin masturbasyonudur gidiyor Turkiye'de. Bu aptallar kervaninada katilan katilana. Simdi Aziz Sancar olayindan tatmin olan beyinsizlere birkac madde halinde sozum olacak:

1) Nobel odulunu Orhan Pamuk bile almisken, ve siz buna alma nedeninden dolayi tepki gostermisken, nasil oluyor da Aziz Sancar olayinda Nobel'i matah birseymis gibi saksakliyorsunuz. Bu tutarsizliginiz zat-i sahanelerinde bile yok.
2) Siz dune kadar Aziz Sancar'in adini bile bilmiyordunuz, yaptigi arastirmanin ne oldugunu bile bilmiyordunuz, Aziz Sancar odul alinca mi akliniz basiniza geldi? Daha oncenerdeydiniz?
3) Aziz Sancar eger guzel bir arastirma yapti ise o arastirmanin iceriginden dolayi Aziz Sancar'i tebrik etmeniz lazim; yoksa Nobel odulu aldigindan dolayi degil.
4) Daha yuzlerce arastirma yapan Turk var ABD'de ve diger ulkelerde. Peki bunlarin adini biliyor musunuz? Ne konu hakkinda arastirma yaptiklarini biliyor musunuz. Yuzlerce arastirma yapilir ve bunlardan bir tanesi odul alir, o zaman digerleri onemsiz mi oluyor?  Unutmayin arastirmayi esas degerli yapan odul degil, piyasa surulmesi ve piyasada ne kadar para yaptigidir.
5) Aziz Sancar ya da calistigi sirket ya da grup Aziz Sancar'in arastirmasini piyasa surunce sizler Turksunuz diye size bedava mi verecekler mali? Yoksa parasi size mi verilecek
ki cok seviniyorsunuz?
6) Siz saksakcilar Aziz Sancar'in yaptigi calismanin icerigini su anda bile biliyor musunuz? Bir anlatin bakalim amca ne bulmus?
7) Saksakcilik yapmak yerine esas dusunmeniz gereken bu arastirmacilar neden ABD'de ya da Turkiye disinda? Hadi goreyim sizi Aziz Sancar'a yillik $1 milyon dolar  maas teklif edin Turkiye'ye gelmesi icin, bakalim geri geliyor mu?
8) Aziz Sancar Turkiye'den ABD'ye gelecek ogrencilere burs verecekmis. Cok guzel, demekki birkac ogrenci daha ABD'ye gidebilecek. Emin olunki onlarda geri donmeyecek. Size garanti verebilirim. Onlarda ABD'de kalmak icin turlu turlu yollara basvuracaklar. Turk Halki'nin ayagi yine ciplak kalacak.
9) Sizin ovunmeniz gereken seyler, Aziz Sancar'in aldigi odul degil; Turkiye'deki egitim sistemi, Turkiye'de yapilan arastirmalar, saglik sistemi, emeklilerin yasam kosullari, isci ve memurun hak ve
ozgurlukleri gibi seyler olmali. Yoksa Aziz Sancar odul almis, almamis, adam sirf Turk diye size bir yarari olmaz.

Ama tabi bir toplum asagilik kompleksinin dibine vurdu ise, yapacagi sey sadece ve sadece baskalarinin yaptiklari ile avunmak ve tatmin olmaktir...


Thursday, October 15, 2015

PERİNÇEK- İsvire davasinin gerekceli karari:

http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-158235

Acik soylemek gerekirse, bekledigim kadar iyi bir sonuc degil. Bu kararda bence mahkemenin yaptigi cok problemli yorumlar var. Bu problemlerin onemi, bu tip kararlarin ileriki davalara da uygulanmasidir. Ornek vermek gerekirse: Gerekceli kararda yazan "At the risk of repeating ourselves, we consider that a legislature is perfectly entitled to criminalise statements such as those made by the applicant. " cok ciddi bir yorumdur. Bu tip yorumlar, yarin obur gun devlet kisitlamalarinin ve fasizmin onunu acar avrupada. Bunu bugun buraya yaziyorum ki dusuncem olumsuzlessin; cunku, bu yazdigimin anlamini su anda anlayabilecek degil Turkiye'de dunyada bile cok az insan var. Avrupa'nin fasistlesme yolunda oldugundan haberleri bile olmaz, benim ne demek istedigimi de anlayamazlar su anda. Onlar ancak is isten gectikten sonra anlarlar ve sonunda bir kurtarici beklerler. Bu tip adamlarla aramizda yaklasik olarak 10 ile 20 yil fark var. Genelde bu insanlardan 10 ile 20 yil daha erken gorebiliyorum olacaklari.
 

Bir de PERİNÇEK'in İsvire'den talep ettigi 20000 euro'luk masrafin mahkemeye hicbir evrak sunulmadan talep edilmesi de cok hayal kirikligi yaratti bende, bu kadar acemice bir talep olamaz. Ama tabi belki de bu talebi ikincil oncelikli olarak gormus olup, ustunde durmamis olabilirler. Ama yazik olmus 20000 euro'ya; takip etmek gerekirdi.

Saturday, August 29, 2015

BEYİN MASTURBASYONU

56 asker şehit oldu. Vay o onu dedi, bu bunu dedi, vay şu adam cenazede ağladi, vay bilmemkim cenazede miting yaptı. Vay biz askerimize laf söyletmeyiz, Vay ölen askerin ailesi çok fakir, cenazeye annesi terlik, babası kışlık montla geldi; biz onları yolda bırakmayız, biz bakarız onlara.Vay 1 Kasım 1922'de nasıl saltanat kaldırıldıysa bizde 1 Kasım 2015'de yeni Türkiye'nin saltanatını kaldırıcaz.Vay PeKaKa'ya atılan bombaların üstüne ölen askerlerin adlarını yazdık, öyle attık, vs. vs...

Yukarıda sıraladığım ve daha onlarcasını da hatırlayamadığım lafların ve de davranışların hepsi Türk halkının %44'ünün o ya da bu şekilde hayatlarından tatmin olamadıkları için; ama daha da önemlisi tatmin olmak için atılması gereken adımları atmaya cesaret edemedikleri için kendince yaptığı BEYİN MASTURBASYONU'NDAN başka birşey degildir! Bu masturbasyonu yapıp, tatmin olmak için gerekli olan endorfini salgılayıp hayatlarına devam ediyorlar.

Hevesinizi kırmak istemem ama durum söyledir:
   56 asker şehit olmamış, bok yoluna gitmiştir, geri gelmeyecklerdir, fakir olan anne ve babalarına da kimse bakmayacaktır, onlar da zamanı geldiğinde yoksulluk içinde öleceklerdir. Siz de bunları 3-5 güne kadar unutacaksınız, hiiç merak etmeyin. Giden gittiği ile kalır ancak. İstediğiniz kadar kızın, istediğiniz kadar tepki gösterin, istediğiniz kadar bağırıp küfür edin ama bu gerçek değişmeyecektir. Daha binlerce insan da bok yoluna gidecektir. Nasıl olsa 3-5 gün sonra onları da unutursunuz, onun için hiç üzülmeyin. Sizler bunun önünü şehit olan 35 bin kişiyi unutup HDP'ye ödünç oy verdiğiniz gün, bir kısmınız yetmez ama evet diye oy kullandığı gün, CeHaPe HDP'e destek verdiğini açıkladıktan sonra CeHaPe'ye oy verdiğiniz gün, CeHaPe O-CHP'ye dönüştürüldüğünde karşı çıkmadığınız ve oy vermeye devam ettiğiniz günler, MeHaPe Apo'yu asmamak için oy kullandıktan sonra MeHaPe'ye oy veriğiniz gün, MeHaPe 2002'de Ecevit hükümetini allem edip kallem edip devirip ampül partisinin önünü açtıktan sonra MeHaPe'ye oy verdiğiniz gün, MeHaPe Kürdistan'ın kurulması için her türlü düzenlemeyi AB ve ABD'ye yaranmak içim meclisden geçirdikten sonra MeHaPe'ye oy verdiğiniz gün, MeHaPe Gül'ü Cumhurun Başı yaptıktan sonra ona py verdiğiniz gün, MeHaPe itmelettini aday gösterdikten sonra ona oy verdiğiniz zaman, MeHaPe'nin içinden bir Allah'ın kulunun karşı görüş üretmeye götü yemediği her gün açtınız.
    Cenazelerde lafı cesareti olan söyler, cesareti olmayan ancak ya feyzbuk'ta beyin mastürbasyonu yapar, ya da gider Anıtkabiri 10 bin kişi ziyaret eder, ya da gider İzmir'de marifetmiş gibi miting yapar, ondan sonra da 1 milyon kişi geldi diye övünür. Marifet bu değidir! Tepki böyle konmaz. Ya nasıl konur? Eğerki miting yapacaksan, toplarsın 1 milyon kişiyi Diyarbakır meydanında, Ağrı meydanında, Hakkari'de, Yüksekova'da yaparsın. Madem ki 30 Agustos Zafer bayramı bu sene de kutlanmıyormuş, Ankara'da Güven Park'da değil, Diyarbakır'da toplarsın milyonlarca kişiyi öyle kutlarsın kendin. Şimdi diyeceksiniz ki "ama ama ama oraya nasıl gidecez, devlet izin vermez" falan filan... Güzel kardeşim varsa bir niyet elbet bulunur bir yol. Kaldıki Diyarbakır'da, Ağrı'da, Hakkari'de, Yüksekova'da, Şırnak'da devleti kim kaybetmiş ki biz bulalım. Haaa diyeceksiniz ki PeKaKa  bizi öldürür; o zaman alırsın yanına döner bıçağını, şişini öyle gidersin. Haaa biz bunu yapamayız derseniz, o zaman oturacaksın oturduğun yerde.Öyle Anıtkabir'e gitmek, İzmir'de miting yapmak beyin masturbasyonu yapmaktan öteye geçmez.
    Başka neler yapılabilir tepki göstermek ve de sonuç almak için? Bu sorunun yanıtı hayatın özünü anlayanlar için çok basittir: PARA PARA PARA... Parayı takip edip, paranın önünü keseceksin. Hayatta herşeyi kuran da PARAdır, yıkan da PARAdır. Bunun ötesi berisi yok. Mesela, topluca iş bıracaksın. Özel sektör ve kamu sektörü dahil. İş bırakma bir kerede bir haftadan daha az olmayacak. Bankalar, alış veriş merkezleri, limanlar, ulaşım, turizm, hava alanları, hastaneler, vs. vs. işlemez, ya da kıçı kırık şekilde işler hale gelecek, ülke bu süre boyunca felç olacak. Kenan Evren dönemi takıntısı olan (ve de Kenan Evren'in Franko'yu örnek alarak Türkiye'yi kolay yönetebilmek için bilerek ve isteyerek Türk halkı'nı bağımlı yaptğı) maçlara (futbol, basketbol vs.) gitmeyeceksiniz, televizyondan bile izlemeyeceksiniz, hatta ve hatta ortamı öyle bir hale getireceksiniz ki takımlar ligden cekilmek zorunda kalacak, çekilmeyenlerin icabına bakacaksınız. İş bırakma ve protestolark kesintisiz olarak ne kadar uzun olursa, o kadar hızlı olur ekonominin çökmesi, hiçbir yönetim şekli asla ve asla dayanamaz çökük ekonomiye. İş bırakma ve protestonun kesintisiz bir ay sürmesi halinde ise Türkiye'de ne devlet ne polis ne de ordu kalır. Türk Ekonomisi'nin canı ciğeri ancak 1 ay dayanabilir böyle bir protestoya. Şimdi diyeceksiniz ki ama çoluğumuz cocuğumuz var, işimizi kaybederiz. Tabi bir taraftan bakınca öyle, ama unutmayın: 1) Durumdan şikayetçi olan sizsiniz, ya masturbasyondan vazgeçeceksiniz ya da ele avuca gelir tepki gösterecksiniz, 2) Böyle giderse çoluğunuz çocuğunuz ya PeKaKa tarafından öldürülecek, ya Lübnan,da olduğu gibi sokak arasında vurulacak, ya da (ve en kötüsü) 4ncü sınıf bir saltanata kul olacak, 3) Eğer bugün bu tepkiyi siz göstermezseniz, zannetmeyin ki bütün bu olanlar unutulacak, çocuklarınız bu işlerle uğraşmak zorunda kalacak, onlar yapacaklar bu protesttoları; yani siz korktuğunuz için bu işi çocuklarınıza havale etmiş olacaksınız, 4) 1970'lerde yaşayanların coluğu çocuğu yok muydu? Bir sürüsü işe gitmeyip mitinglere katıldığı için maaş kesim cezası aldı; bir sürüsü 1402'lik olup işten atıldı, bir kısım solcu memur MeHaPe'nin kalesi olan il ve ilçelere tayin edildi ki daha o il ve ilçelere gitmeden ülkü ocakları aracılığı ile bulundukları il ve ilçelerde tehdit edildiler; "Buraya gelmesin, öldürürüz" dendi, ve bu kişiler memurluktan istifa etmek zorunda kaldılar.. Yani bir tek can sizin canınız değil, eğer ki bunları yapmak yemiyorsa, o zaman oturup ses çıkarmayacaksınız.
   Vergi vermeyeceksiniz; bordrolu olanlar gelir vergisinden kaçamaz, ama emlak ve çöp vergisini ödemeyebilirler, bordrolu olmayanlar ise toptan vergi ödemeyi kesebilirler. Askere gitmeyeceksiniz, kimi bulurlarsa bulsunlar bakalım askere göndermek için. Alış verişi minimuma indireceksiniz, sadece hayatta kalabilmek için alış veriş yapacaksınız, gezmeyi, tatil yapmayı vs tamamen iptal edeceksiniz.
   Tabi bütün bunları organize etmek, ve bu organizasyona katılmak değirmen taşı kadar göt ister! Öyle zıtarbaks'da late zıkkımlanıp işkembeden atmakla olmaz. Ciddi bir oganizayona ihtiyaç vardır, bu organizasyon ancak ve ancak bir örgüt ile yapılabilir. Kim böyle bir girişimi örgütleyebilir? Meclisde üç tane "muhalefet" partisi olduğuna göre, bunlardan başlayalım incelemeye: CeHaPe, MeHaPe, ve PeKaKa. Bu örgüt PeKaKa karşıtı olacağına göre PeKaKa'nın öncülük etmesi beklenemez, ama şu da varki bu yazılanları örgütlemeye götü yiyecek tek parti de PeKaKa'dır. Gelelim öbür iki partiye (parti demeye dilim varmıyor -- daha çok hayatta bir baltaya sap olamamiş insanlar topluluğu--ama hadi parti diyelim):
     CeHaPe ile başlıyalım: Geçen gün CeHaPe'nin içinden bir adam cıkmış yüzsüz yüzsüz diyorki "CeHaPe hükümet kurma görevini almayı hak ediyor... Cumhurun Başı bu görevi vermemekle suç işliyor (ya da usülsüzlük yapıyor)" falan fılan... Ulan Cumhurun Başı'nı oraya kim getirdi? Siz değilmisiniz Arap bozması itmelettini aday gösterip, Cumhurun Başı'nın seçilmesini garanti altına alan! Biz daha aday gösterme süresi bitmeden itmelettine destek vermeyeceğiz diye söylemedik mi? 14 milyon kişi onun için oy kullanmamazlık yapmadı mı? Belki bu söylediğimi bu adam kabul ediyordur, belki başka bir nedenden dolayı CeHaPe hak ediyor diyordur. Bakalım hangi nedenlerden dolayı hak ediyor olabilir:
  • Eski CeHaPe'nin artık ömrünü tamamladığını, artık yeni bir CeHaPe (O-CHP) kurduklarını beyan etmeleri,
  • CeHaPe'nin 6 okunun tekrar tanımlanması gerektiğini söylemeleri,
  • Kemalizm'i inkar etmeleri,
  • CeHaPe'nin başına geldikleri andan itibaren birkaç hafta içinde CeHaPe'nin içindeki Atatürkçü kadroları tasfiye etmeleri,
  • "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" diyememeleri,
  • CeHaPe'nin içini fethullahçı kadrolarla doldurmaları
  • Fikir, görüş, duygu ve düşüncelerini koltuk uğruna fethullaha satmaları (ki benim nezdimde bu bir beyin orospuluğudur, hatta ve hatta duygu ve düşüncelerini satmak orospuluğun en çirkin olanıdır)
  • Gezi olayları olurken kıçımdaroğlunun televizyona çıkıp "yok canım, üç beş kişi gösteri yaptı diye bir başbakan istifa etmez" demesi,
  • Asker ve gazeteciler hapislere atılırken, CeHaPe'nin hiçbir şey yapmaması, hatta ve hatta kıçımdaroğlunun "benim Silivri'ye gitmeme gerek yok, ben milletvekillerimi gönderiyorum" demesi (not: demek ki bu vekiller mıilletin değil, kıçımdaroğlunun vekilleri imiş),
  • kıçımdaroğlunun ABD'ye gelip önce Obama,dan, sonra fethullahdan icazet alması,
  • İşine gelmeyen yazarlari Halk TV ve Sözcü gazetesinden attırmaları,
  • Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı, suud ve ABD'nin adamı .ikmelettini aday göstermeleri, ve CeHaPe içinden buna hiç kimsenin karşı çıkmaması, karşı aday göstermemeleri ya da istifa etmemeleri,
  • İstanbul Belediye Başkanlığı'na başka adam yokmuş gibi üçkağıtçı sarıgülü, Ankara Belediye Başkanlığı'na eli kanlı MeHaPe'li yavaşı aday göstermeleri,
  • Ankara Belediye Başkanlığı seçim sonuçları seçim kurulunda düzenlenirken oylarına bile sahip çıkamamaları,
  • Yerel seçimde %27 oy alınca, kıçımdaroğlunun cıkıp CeHaPe tarihinde en yüksek oyu aldık deyip yalan söylemesi (1977 seçimlerinde Ecevit %41 oy almıştır; 1987 seçimlerinde SHP ve DSP'nin toplam oyu %33'dür; 1991 seçimlerinde ise SHP ve DSP'nin toplam oyu %32'dir),
  • .ikmelettin kazanamayınca Halk TV'ye çıkıp "zaten biz böyle istiyorduk, bunu planlamıştık, şimdi tayyip kazandı, ampül partisi dağılacak, bizim işimize yarayacak" diye milletle alay etmeleri,
  • 7 Haziran 2015 seçimlerinde hezimete uğramalarına rağmen çok büyük başarı sağlamış gibi milleti kandırmaya çalışmaları,
  • Sandığa tıpış tıpış gideceksiniz, oyunuzu .ikmelettine vereceksiniz demeleri,
  • 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra o kadar gün geçti, koltuk peşinde koşmaktan, hiçbir yasa geçirmemeler. (Koalisyon kurmaya çalışmak yerine anlaşabildikleri konularda PeKaKa ve MeHaPe ile birlikte bir sürü önemli konunda değişiklik yapabilirlerdi, anayasaya göre cumhurn başı kanunları 15 gün içinde ya yayınlamak ya da geri gödermek zorunda. Yok ama bunlar koltuk sevdasından böyle birsey yapmamak lazım. Bakın 1) iktidar olmak için hükümet olmak gerekmez, 2) her hükümet iktidar olamaz, 3) kanun geçirmek için ne hükümet ne de iktidar olmak gerekir, 4) hükümet olmak için de meclis çoğunluğu gerekmez)
   MeHaPe ile devam edelim, bakalım MeHaPe hükümet kurma görevini hak ediyor mu?
  • MeHaPe ve ona oy veren kitle yaklaşık 50 yıldır beyin masturbasyonunun Allahı'nı yapar, başkada bir iş yapmaz, belki bunun için hak ediyorlardır hükümet kurmayı. Nasıl yaparlar bu masturbasyonu:
    • Bir tuttumuşlar "Çırpınırdı Karadeniz ....falan filan", "Yelkenler biçiliyor, yelkenler dikiliyor ... falan filan" diye şarkı söylemeyi. Ama hiç sorgulamazlar lan yelkenler biçilmiş yelkenlker dikilmiş, ama bu milletin tarihinde neden elle tutulur bir deniz zaferi yoktur; neden bütün gelismiş milletler sömürge edinmiş, ama Türk Milleti -- madem o kadar iyidi de denizde -- neden deniz aşırı sömürge edinememiş; neden yıl olmuş 2015 ve hala Türk Devleti'nin doğru düzgün bir donanması bile olmamış. Ancak işte kendi kendilerini şarkı söyleyerek zevke getirirler.
    • Bir tutturmuşlar "Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın" diye yine şarkı söylemeyi. Bilmezler ki Fatih İstanbul'u fethetmemiştir, yanında onlarca öğtermeni ile çalışmış ve İstanbul öyle fethedilmiştir. Kaldıki eksik olunan alanlarda dışarıdan bilgisi olan kişiler transfer edilmiştir; hiçbir zaman dışarıya Türk değiller ya da müslüman değiller diye bok atmamışlardır, aksine bilgiye her zaman saygı göstermişlerdir, ve bilgiyi öğrenmeye çalışmışlardır. Ayrıca İstanbul iki günde fethedilmemiştir, yıllar boyu süren çalışmanın sonunda fethedilmiştir. Ayrıca MeHaPe tayfası hiç  sormaz "lan Fatih İstanbul'u 21 yaşında fethetmiş, ama ben 21 yaşında ne bok yedim (yiyorum) diye. Mademki diyorsunuz Fatih İstanbul'u 21 yaşında fethetti, ve madem ki örnek aldığınız kişi o, o zaman şarkı söylemeyi bırakıp, çalışıp çabalayıp siz de başarılı olmak zorundasınız (tercihen önceden belirleyeceğiniz bir konu ve hedef doğrultusunda, rastlantılar sayılmaz). Fatih yapmış yapacağını, ölmüş, gitmiş. Size artık faydası yok. Siz artık kendinizi kendiniz kurtaracaksınız, öyle kavede kıçını devirip, onu bunu çekişrirmekle, senaryolar yazmakla, hala 1400-1500lü yıllarda yaşamakla olmuyor.
    • Bir de bu tayfa sürekli demir döver. Hiç unutmam Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türk Cumhuriyetleri Türkiye'nin ne bok olduğundan habersiz koşarak yönlerini Türkiye'ye çevirdiler, ve hatta ilişki kurup ekonomik birliktelik yapmak amacı ile Türkiye'ye geldiler. Ne de olsa Türkiye "demokratik", "gelişmiş", "refah seviyesine erişmiş" bir ülkeydi, degil mi? En azından durumdan habersiz onlar öyle görüyor ve özeniyorlardı. O zamanın hükümeti ve bu MeHaPe tayfası ne yaptılar dersiniz? Bu adamları alıp Bilecik'in bir tepesine götürüp cadırda yemek yedirip, demir dövdükten sonra geri gönderdiler. Ama adamlar akıllı cıktı, bir seneye varmadan Türkiye'nin ne bok olduğunu anladılar ve yönlerini Çin ve Rusya'ya çevirdiler. Zavallı Ebulfeyz Elçibey kahrından kanser oldu ve öldü.
    • Yukarıda verdiğim örnek gibi daha onlarcasını bulabilirim bu MeHaPe tayfasından adam olmayacağını göstermek için; tabi hükümet kurmak için adam olmaya gerek yok, onun için MeHaPe kesinlikle hak ediyor hükümet kurmayı.
  • 1970'lerde ABD talimatıyla Türkiye'nin bir daha asla yetiştiremeyeceği beyne sahip insanlarını katlettiği için hükümet kurmayı hak ediyor olabilir.
  • suud ve ABD'nin adamı .ikmelettini cumhurun başı olması için aday gösterdiği için hak ediyor olabilir. 
  •  Ecevit Hükümeti'nin her yaptığı toplantıdan sonra çıkıp piyasaları kızıştıracak sözler söylediklerı için hak ediyor olabilir.
  • 2002'de ABD talimati ile Ecevit hükümetini devirip ampül partisinin önünü açtığı için hak ediyor olabilir. 
  • AB ve ABD'ye yaranmak için Kürdistan'ın kurulması için gerekli her türlü düzenlemeyi meclisden geçirdikleri için hak ediyor olabilirler. 
  • Geçek milliyetçileri AB ve ABD talimatı ile partiden ihraç ettikleri ve partinin içine AB ve ABD milliyetçisi doldurdukları için hak ediyor olabilirler.
  • Gül'ün cumhurun başı olması için verdiği destekten dolayı  hak ediyor olabilir. 
  • 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra meclis başkanı olması için ampül partisi adayına verdiği destekten dolayı hak ediyor olabilir. 
  • Koalisyon görüşmeleri yapılırken MeHaPe'nin başındaki adamın çıkıp çocuk gibi "ben onu yapmam, ben bunu istemem, bana ne, bana ne, bana ne, bana ne, bana ne" demesinden dolayı hak ediyor olabilir.
  • Parti içinde ya da dışında koskoca adam ve kadınların hiçbir görüşe sahip olmamalarından, ya da sahip oldukları görüşleri açıklama cesaretine sahip olmadıklarından dolayı hak ediyor olabilir. 
  • Gezi olayları sırasında PeKaKa'yı bahane ederek, hiçbir sekilde o insanlara destek vermemesinden dolayı hak ediyor olabilir. Beyler siz parti mi yönetiyorsunuz yoksa kreş mi yönetiyorsunuz? Toplumsal bir hareket sırasında elbette karşıt görüşden olan insanlar bu hareketin içine sızacaktır. Bu sızmalar asker, polis, gizli örgütler, hükümet, partiler ya da terör örgütleri tarafından yapılabilir. Sizin göreviniz bu hareketlere ön ayak olup, bu sızmaları tespit etmek ve bu hareketlerin bu sızmalardan olumsuz şekilde etkilenmesini engellemektir. Siz bunu yapmıyorsanız, bunun sadece ve sadece birkaç nedeni olabilir: 1) Siz bir parti ya da bir örgüt yönetmeyi bilmiyorsunuz, 2) Siz karşı taraftansınız ve karşı taraf için çalışıyorsunuz, 3) Siz içinde bulunulan durumdan çok memnunsunuz ve bu durumdan rant elde ediyorsunuz, ve bu durumun değişmesini istemiyorsunuz.
Bu iki parti için daha çoook örnek verebilirim neden hükümeti kurmayı hak ettiklerine dair, ama şimdilik bu kadar yeter, Ve evet ömrüm yettiğince bu partilerin bütün bu kusmuklarını ısıtıp ısıtıp bu adamların önüne koyacağım, asla affetmeyeceğim. Daha önce de yazdığım gibi, bu iki partinin dibine kibrit suyu dökmeyi ben kendime iş edindim. Kenan Evren işkence yaptığı kişilere kendi dışkılarını yedirmiş; ben daha merhametli olduğum için bu adamların yukarıda saydığım kusmuklarını yedireceğim onlara. Bu kusmuklar yenene kadar ve bunlardan sorumlu olanlar direklerde sallanana kadar da af yok.

Gelelim bu protesto organizasyonları bu iki partinin yapıp yapamayacağına.  Ha ha ha ha ha  ha hahahahahahahhaa. Yine kıçım gülmeye başladı! Aman aman yerlerde yuvarlanıyorum, karnıma ağrılar girdi. Bu iki parti bahsettiklerimi organize etmek değil, işerken tuvaletin deliğini bile tutturamaz, kaldı ki bu iki parti de sistemim partisidir, ampül partisinden bir farkları yoktur, ve bundan dolayı da böyle bir organizasyonu yapmaya da niyetleri olmaz zaten.

Peki kim yapabilir bu organizasyonu? Yapabilecek bilgi birikimine ve disipline sahip iki örgüt var; ancak  böyle bir niyetleri yok. Birisi Atatürk aşağı Atatürk yukarı kafayı Atatürk ile bozmuş, ama Atatürkçülüğü bir kutuya koymuş, kendini de o kutuya hapsetmiş dışarı çıkamıyor. Atatürkçülüğü sadece harfen yorumluyor, Atatürkçülüğün ruhunu anlamakta zorlanıyor. Bunun içinde başarılı olamıyor ve olamayacak da; çünkü, Atatürkçülüğün ruhunda devrimcilik vardır. Devrimcilik de zamanı geldiğinde kural tanımamak, kuralları yıkmak, kuralları değiştimek, bir hedefe kilitlenip, o hedefe ulaşmak için her yolu denemektir (hayır Atatürkçü Düşünce Derneği değil; onların en iyisi Muharrem İnce gibidir; onun da kalitesini gördük). İkinci örgüt ise şu anda Mevlana kafasında olup, herkese gel, sen de gel, bize katıl çağrısı yapıyor, bu tip bir organizasyonla ilgilenmiyor.

Yani anlayacağınız sizler birşeyler yapmadığınız sürece bir değişiklik olmayacaktır. ...

Gelelim 1 Kasım 2015 seçimlerine. Hiçbirşey değişmeyecek. 2010'dan beri yerel ya da genel seçimlerden önce hep aynı şeyi söylüyorsunuz. "Aman bu son şanş", "Aman mutlaka sandığa gidin", "Aman be sefer kesin şutluyoruz teyibi", "Aman anketler muhteşem", "Aman sakın oyları bölmeyin" vs vs...; seçimden sonra kaybedince de hemen bir suçlu bulunuyor: "Bak gördün mü yine hile yaptılar", "Bu tatilci tayfası seçimi kaybettirdi bize", "Şezlongçular yine yaptı yapacağını", "Yine oyları böldünüz" vs vs.  Unutmayın 1) Oy vermek bir görev değil, bir haktır, 2) Oy vermemek de bir seçimdir, 3) Kimsenin oyu kimsenin babasının malı değildir, onun için bölünsün bölünmesin herkes istediğine oy verir, bunun da hesabını kimseye vermek zorunda değildir. Ya da hezimetleri başarı olarak yorumlayıp beyin masturbasyonuna devam ediyorsunuz. Gerçekleri o kadar çarpıtıyorsunuz ki 7 Haziran 2015 seçim hezimetini bile bir zafer olarak ilan ettiniz. Gerçekte ise olan şudur:  CeHaPe'nin oyu siddin sene %27'yi geçmez (fethullahın oyları da dahil olmak üzere), MeHaPe'nin oyları da siddim sene %17'yi geçmez. Bu kadar! Bu durumda ne CeHaPe ne de MeHaPe herhangi bir seçim kazanamazlar. Karşı tarafın oyunu bölecek başka bir parti olmadığı sürece de karşı taraf kazanır.  Yenilmeye doymayan pehlivan gibi hala 1 Kasım 2015 hayali kuruyorsunuz. Yok 1 Kasım 1922'de saltanat nasıl kalktı ise biz de 1 Kasım 2015'de saltanatı kaldıracağız... falan filan ... Tabi hayal kurmak güzel birşey. Ben bugünden söyleyeyim 1 Kasım'da ne olacağını. İki olasılık var:
         
        1) Üç aşağı beş yukarı aynı sonuç çıkacak ve yine hükümet kurulamayacak. Bu durum oluşursa 2 Kasım'dan itibaren artık seyreyleyin cümbüşü: dolar fırlayacak, borsa dibe vuracak, yabancı yatırımcılar hem borsadan hem de Türkiye'de fiziksel olarak yaptıkları yatırımlardan çıkmaya başlayacak, tabi çıkarken dolar ve euro alıp çıkacaklar, Kasım olması itibari ile de turizmden gelen dolar ve eurolar suyunu çekmiş olacak, döviz iyice uçacak, Türk Ekonomisi üretime dayalı olmadığından (hatta ekonomi demeye bile dilim varmıyor, daha çok kabzımal piyasası diyebilirz) bütün bu olanları kaldıramayacak, iş yerleri kapanacak, insanlar işsiz kalacak, işssiz kalan insalar alış veriş yapamayacak, daha çok isyeri kapanacak, daha çok insan işsiz kalacak. Tabi ayrıca unutmayın Türkiye enerji ihtiyacı için Rusya'ya göbekten bağladığı için kendini (hatta İran'ı da sayarsak enerji ihtiyacının %100), dolardaki artma enerji fiyatlarının artmasına neden olacak, bu da olan 3-5 üreticiyi zor durumda bırakacak.
           2) PeKaKa ya da MeHaPe oy kaybedecek, hatta belki de bir yada ikisi birden baraj altı kalacak(lar). Son iki ayda gösterdiği "muhteşem performans"dan dolayı MeHaPe'nin oy kaybetmesi, hatta baraj altı kalması çok olasıdır. Bu durumda kayıp oylar tabiki ampül partisine gidecek ve ezici bir çoğunlukla ampül partisi hükümet olacak. Böyle bir durumda ilk yapacakları ise 7 Haziran 2015 seçimlerinin intikamını almak olacak. Bu olursa sizlere hayatta başarılar dilerim.

Benim 1 Kasım 2015'de kime oy vereceğime gelince: Ben Amerikan demokrasisine karşıyım, bu tip bir demokrasi ile bir yere varılamayacağını iddia ediyorum, hatta bu tip demokrasiden iğreniyorum. Onun için oy kullanmak ya da kullanmamak hiç onemli değil benim için. Cünkü, bütün mal ortada, hepsi aynı benim için. Ama eğer kullanırsam kesinlikle beyin orospuluğuna ve de amerikan uşaklarına oy vermeyeceğim.

Şimdi bazı kişiler diyebilirki senin tuzun kuru, onun için böyle yazıyorsun... Eeee 1) İçinde bulunulan durumdan şikayetçi olan ben değilim, benim yazdığım yazı ya da paylaştığım hiçbir şey de durumdan şikayet bulamazsınız, 2) Sadece 1995 ve 2000 arasında Türk Devleti'ne Türk Milleti'nin %95'inin ömrü boyunca verdiği vergiden daha fazla vergi verdim, 3) -45 derecede kıçımda sarkıt ve dikitler oluşurken Ağrı'da nöbet tuttum. Bizim yalaka devlet nasıl bugün Suriyeli'leri alıp yalakalık yapıyorsa, o zaman da milyarlarca doları Peşmergelere harcıyor (silah yardımı dahil), kendi askerini donanımsız bırakıyordu. Onbinlerce kişi vardır askerden eksik donanımdan dolayı sakat ya da kronik hastalıkla dönen, 4) Hiç zamanım olmamasına rağmen hala oturup bunları yazmak için zaman harıyorum.  Bir hesap yapmaya kalkarsak, ben Türk Milleti'nden alacaklı cıkarım. Onun için benim düşündüklerime, söylediklerime, yazdıklarıma laf söyleyecek ne bir birey, ne bir örgüt, ne bir toplum, ne bir millet, ne de bir devlet çıkabilir karşıma.

Zamanınız olup da yukarıdakileri okuduysanız, bir düşünün derim. 30 Ağustos Zafer Bayramı'nız kutlu olsun...

ÇOK YAKIN ÇOK !!!!!

Daha sırada büyük şehirler var. Öyle bir an gelecekki insanlar evlerinden cıkamayacaklar, her yer savaş alanına dönecek, insanlar yaşayabilmek icin mahallerinden taşınacaklar, herkes kendi inancının kabul edildiği mahallelere taşınacak, sniper korkusundan sokakta yürüyemez hale gelecekler, evlerinden çıkarken bellerine tabanca takacaklar; Türkiye'nin bu duruma gelmesinde en çok vebali olan ÇALIŞAN (yani işi gücü olan) kesim, aman çoluğumuz çocuğumuz var onlara birşey olmasın diyen kesim, işe gitmek için bile evden çıkamayacak, çoluğunu çocuğunu okula göndermeyi bırak sokağa çıkartamayacak, o herşeyden sakındığı çoluğu çocuğu bok yoluna vurulacak sokak ortasında. Ve bunu artık ne TSK, ne polis, ne politıkacılar, ne ABD, ne fethullah, ne o parti ne bu parti, ne erken seçim , ne geç seçim, ne de başka birşey engelleyebilir artık. Ok yaydan çıkmıştır. Çok ama çoook canlar yanacaktır. Onbinlerce kişi ölecektir. Arık ondan sonra suçlamak için kimi bulursunuz bilmiyorum. Bence en iyisi aynaya bakın suçluyu bulmak için (bu lafım en çok O-CHP ve O-MHP'nin kuğruğuna takılıp gidenler için). Yapacak bişey yok artık. Canını kurtarmak isteyen ve de cesaret edebilen pılıyı pırtıyı toplayıp, sığınacak da bir ülke bulurlarsa, Türkiye'den kaçabilirler. Bütün bunları nerden mi biliyorum: Lübnan, Bosna...
11 Kasım 1938'den beri Türkiye Cumhuriyeti'ne verilen hasar 50 yılda bile düzeltilebilecek bir hasar değildir. Son 5 yılda CHP'yi O-CHP'ye çevirerek verilen hasar 100 yılda bile düzeltilemez. O-MHP zaten ABD şarteri indirdiği anda kaybolur. Ampül partisini hiç ciddiye bile almıyorum, o da ecdadı gibi (AP, DP, ANAP, DYP) yok olup gidecektir. Ama Türkiye 50 yılda bile kendine gelemez artık. Bakınız Lübnan.

Mustafa MUTLU'nun yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Saturday, August 8, 2015

YENI GENELKURMAY BASKANI (gkb)

Cok ilginc gecen gun yeni gkb baskani hakkinda yazdigim yorum bir sekilde fb'dan kalkmis. FB'a yalakalik yaptigi icin bok atmaktansa, yorumu uzerinden yaptigim uzantinin kaldirilmis olabilecegini ve dolayisiyla benim yorumumun da bundan dolayi silinmis olabilecegini dusunup; yorumu tekrar yaziyorum. Tekrar kaldirilirsa heralde kendi siteme yazacagim. Neyse yorumum soyle idi:
"
Ulan! bilmesek yedirecekler...Bu zat ne yapmiski 1998-2000 arasi  Hozat'da gorev yaparken ustun cesaret ve feragat madalyasi almis. Biz de 1999-2000 arasi Agri'da gorev yaptik, ki Agri halis mulis kurttur... 1998 - 2000 arasi dogru duzgun teror olayi bile yoktu. Kaldi ki, birakin PeKaKa'yi, biz o bolgede yasayan herkesin giydigi donun rengine kadar bilirdik. PaKaKa kus ucurtamazdi. Bunu neden anlatiyorum; Cunku; 1995-2002 arasi cok rahatti teror acisindan, ve bu rahatligin nedeni de Osman PAMUKOGLU'nun 1993-1995 arasinda yaptigi pislik temizleme operasyonlaridir. Unutmayin: Derler ki "simdiye kadar 26 sinir disi operasyon yapilmistir PeKaKa'ya karsi", ama demezlerki bu operasyonlarin 24'unu Osman PAMUKOGLU yapmistir 1993-1995 arasinda. Ondan sonra da bir bok yapilmamistir. Ondan sonra yapilan operasyonlar da cogu zaman ucakla bombalama operasyonudur, ki Turk Milleti'nin parasini carcur edip, ABD'ye bomba parasi kazandirmaktann baska bir ise yaramaz. Eyyyy Turk Milleti: PeKaKa'yi temizlemek icin ucaga, topa gerek yoktur, saglam, su gecirmez iki cift bot, ayni sekilde kamuflaj, olabildigince hafif sirt cantalari, Kalasnikof, elle atilabilecek bombalar yeterlidir. Neyse konumuz PeKaKa nasil bitirilir degil. Konumuz yeni gkb. Dedigim gibi 1998-2000 arasinda dogu ve guneydogu anadoluda dogru durust teror olayi yoktu. Nerden mi biliyorum; cunku, ben de Agri'daydim gorevimin bir bolumunu S3 subayi olarak gerceklestirdim (S2 ve S4 ile yakin calistim).  Elimizin altindan baya bilgi gecti, ve ister inanin ister inanmayin, sorumlu olunan bolgede kim milli bayramlara katildi, kim katilmadiya kadar her seyi biliyorduk. Hatta bir ara Horasan'da 1nci ve 12nci mknz piyade tugayligi icin irtibat subayligi yaparken Agri, Kars, Dogubeyazit, Patnos vs. gibi yerlerdeki birliklere sevkiyat yapilmasi icin bolgedeki sivil muteahitler ile calisdim, ve soyleyebilirim ki, altlarina yapacak kadar korkarlardi askerden. (not: sivillerle askeri is yapmaktan hic hoslanmasam da, emir boyleydi. her ne kadar korksalardi bile, eminimki PeKaKa'ya casusluk yapiyorlardi.) Butun bunlara ragmen PeKaKa kus ucuramazdi. Oyle ki: iki arkadas zaman zaman Agri'dan Dogubeyazit, Erzurum, ve Van'a tek basimiza intikal ettik. Yiyosa simdi yapin. Gecen gun okudum, PeKaKa Agri - Dogubeyazit - Van yolunu kapatmis.Hadi bakalim bekliyorum ne yapacaklarini! Demek istedigim, bu zatin o donemde aldigi cesaret madalyasinin bir onemi yoktur. Cok cesaretliyse simdi kessin bakalim teroru! 2nci nokta, bu zata Ocak 2015'de ABD madalyasi verilmis, yani ABD bu zati Ocak ayinda onaylamis ve hukumete bunu gkb yapacaksiniz diye talimati vermis. 3ncu nokta, bu zat Suleyman Sah geri cekilmesi sirasinda Kara Kuvvetleri Komutan'i degil miydi? Yani hic savasmadan, Turk topraklarini dusmana teslim etmistir. Degil gkb'ligi, benim gozumde bu geri cekilmeye onay vermek bile vatana ihanettir ve divani harpte yargilanmalidir. Neden diyeceksiniz: cunku, vatan topragini savasmadan dusmana teslim etmistir, yakinda diger vatan topraklarindan da cekilirse hic sasirmayin! Komutan dedigin askerinin basinda olur, en azindan ben boyle gordum, boyle egitildim. Ne demek vatan topragindan cekilmek; eger k,i 50 kisi ile savunamayacagini dusunuyorsan, giyersin kamuflajini ve botunu gidersin askerinin basina ve o askerlerle savunursun o toprak parcasini. Eger ki, geri cekilmek gerekiyorsa, ilk once sen ve sonra da askerler orada olurler, ondan sonra geri cekilme olur. 4ncu nokta da sudur: deniyor ki aman efendim bu zat cok acik gorusluymus, okul komutanligi yaptigi sirada degisik gorusdeki insanlari cagirmis ve ogrencilere seminer verdirmis. Aman aman cok acik gorusluymus!.. Ne var ki, ayni yazida su da soyleniyor, diyet yapiyormus, hatta diyeti konusunda o kadar ciddi imis ki yaninda gorev yapanlarin da nerdeyse emir vererek diyet yapmalarini  sagliyormus. Bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu? Ne acik goruslusu? Okulda degisik goruslerin dinletilmesinin nedeni tsk'i bulundugu cizgiden cikartip, abd'ci ve fethullahci cizgiye oturtmaktir. Ve bu da basariyla gerceklesmistir. Ama bugun buraya yaziyorum (daha oncede birkac kere yazdim): Oyle bir bun gelecek ki, butun bunlari tsk ve polise yapanlar, kendilerini korumak icin silahli guc arayacaklar, ama bulamayacaklar. Bulamamalarinin nedeni silahli guclerin olmayisi olmayacak; aksine kendilerine yuzde yuz biyat etmis silahli gucleri olacak, ama bu silahli gucun basindakiler (gkb'nindan tegmenine kadar) yeterli ve gerekli bilgi, cesaret, deneyim, ve de disipline sahip olmayacklar. Hepsi sofu olacak... Dusunsenize, soru calarak sinav gecen, torpille gkb'ni ya da general ya da albay yapilan olan kisilerden ne beklenir. Bu soyledigim tum devlet memurlari icin gecerli. Ama tabi silahli kuvvetlerin ayri bir onemi var: Zamani geldiginde isleri dusecek! Osmanli'ya, Iran Sahi'na, Cavusesku'ya olanlari unutmayin!
"
Not: yaziyi yazdiktan sonra, bu yaziyi kendi blog'uma koymaya karar verdim, dolayisiyla yazinin tamamini http://cemkbayram.blogspot.com/  adresinde bulabilirsiniz.

http://www.cagdasses.com/guncel/20149/yeni-genelkurmay-baskani-hulusi-akar-kimdir

Tuesday, July 21, 2015

Suruç ve Soner Yalçın (Amen)

Suruç'da insanlar ölürken niye konuyla ilgilenmiyorsun, neden alakasız yazılar paylaşıyorsun diyenler olabilir. Cevabi cok basit: "UNUTULANLAR DIŞINDA DEĞİŞEN BİRŞEY YOK". Siz bunu  da unutursunuz, merak etmeyin!!! Ölen öldüğü ile kalır. 35,000 kişi ölmüş, siz unutmuşsunuz, Gezi'de ölenleri unutmuşsunuz, Soma'da ölenleri unutmuşsunuz, 30 kişiyi mi unutmayacaksınız? Bunu da unutursunuz, hiiiç merak etmeyin. Burada önemli olan Türk Milleti bok cukuruna dogru yuvarlanıyor, geri dönmek için artık çok gec; siz bunu göremiyorsunuz. Daha once yazdığım gibi "benim artık bu vakitten sonra yapacağim hiçbir sey yok", eminim ki O-CHP ve O-MHP'ye oy veren vatandaslarımız ülkeyi kurtarırlar artık. Eminim ki oy verdikleri kişiler tavuk değil, devlet adamıdır, ve de bu vatandaşlarımız verdikleri oyun karşılığını bu tavuklardan pardon kişilerden isterler ve hesabını sorarlar. Ha ha ha. Pardon son yazdığım cümleye kıçım güldü, terbiyesiz kıçım. Size her sey mustehak ey O-CHP ve O-MHP'ye oy verenler!. Daha neler olacak neler, kan gövdeyi götürecek, her yer kana bulanacak. Siz en iyisi mi PKK(HDP)'dan, hatta Fethullah'dan yardım isteyin; çünkü, sizin topunuz bir araya gelse bir bok yapamazsınız. Ama durun, PKK(HDP)'yı kullanan ABD, Fethullah'ı kullanan ABD, bu olayı yapan ABD; o zaman PKK'dan ya da Fethullah'dan iş çıkmaz. Bu durumda sıçtınız. Daha once yazdığım gibi bari en azından finansal açıdan kendinizi koruyun. Çünkü dolar çok yakında 5 TL'yi bulacak. Unutmayın bu dünyada ağlayan ya da sızlayanın değil, parası olanın dediği olur. Allah'ın dediği ise hiç olmaz. Doların üstünde yazdığı gibi, bu dünyada parası olan Allah'dır. Parası olmayanın duygu ve düşünceleri beş para etmez. Tavsiyem fazla ayakaltı olmayan yerlerden taşınnmaz mal alın.  Bu olayı kim, nasıl, neden yaptıya girmiyorum; cunku bu sorunun cevabı hem belli, hem de  önemli değil. İsteyen dünyadaki büyük önderlerden biri olan Ernesto Che Guevara 'nın "Guerilla Warfare" adlı kitabını okuyabilir. 1984'den beri herşey bu kitaba uygun olarak harfiyen gerçcekleşiyor. SONUÇ: Turk Milleti cok yakında bok cukurunda bulacak kendini.

Güzel ve doğru bir yazı Soner Yalçın... Senin gibi sadece ve sadece 3-5 kisi var bu ülkede. Batı taaaaaa ki Hitler ortadoğuya el atana kadar Hitler'i durdurmaya çalışmamıştır (Ortadoğu'da da Batı'yı harekete geçirecek ne olduğunu da biliyoruz. Yoksa Yahudiler öldürülmüş öldürülmemiş kimsenin umrunda değildi). Hatta ve hatta tam tersine o dönemde Almanya'da güçlenmekte olan sosyalist partinin önüne geçmek için Hitler'e destek vermiştir. Bu destekle Hitler ilk önce Almanya'daki sosyalistleri katletmiştir. Nasıl ki 1970-1980'de Türkiye'de güçlenmekte olan Sol akımın katledilmesi fetvasını verdiyse Batı ve bu yolda Ülkü ocaklarını kullandı ise, o dönemde de Hitleri kullandı. Tarih sadece tekerrürden ibarettir; değişen sadece kişiler ve teknolojidir; onun için ona buna ağlanıp sızlanmak yerine, seçimden seçime sandığa gitmek yerine biraz tarih öğrenmenizi salık veririm ey O-CHP ve O-MHP'ye oy verenler.
Soner Yalçın - Amen